Başlıktan da anlamışsınızdır ki bu yazı tatile çıkacaklar için biçilmiş kaftan olmaya aday. Malum bu sene havalardan oldukça yakındık ama artık beklediğimiz güzel, ışıl ışıl yaz mevsimi bütün canlılığıyla geldi! Bu bir moda blogu olmadığından “bavulunuza şu terliği de koyun, yok efendim şu bikiniyi alın da şunları kombinleyin” gibi şeyler yazamayacağım. Sizi daha çok ilgilendiren, daha önemli olan bir konuyu; “sahip olduğunuz en önemli varlığınızın, vücudunuzun sağlığını tatilde nasıl koruyacaksınız?” bundan bahsedeceğim.
Tatil denince aklımıza ilk olarak güneş geliyor haliyle.. Hayat kaynağımız güneş, bizi yaşatan güneş.. Güneşin faydaları da var tabi ki; vücudumuza dışarıdan aldığımız D vitamininin aktif forma dönüşmesi için gerekli, bu nedenle kemik gelişiminde de çok büyük rol oynuyor, özellikle gelişim çağındaki çocuklarda. Vücuttaki hastalık yapıcı çoğu mikroorganizmayı da öldürüyor.
Fakat zararlarına geçmeden önce şu konuda düşüncelerinizi değiştirmenizi istiyorum; bizler güneşin ışınlarına sadece sereserpe güneşlenirken değil, günlük hayatta yolda gezerken, dolaşırken, oturup arkadaşlarımızla sohbet ederken de maruz kalıyoruz. Yani güneş ışınlarının zararlarını sadece plajda görmüyoruz.
Ozon tabakasının incelmesiyle birlikte güneşin zararlı ışınları dünyamıza daha çok ulaşmaya ve gerçekten büyük risk oluşturmaya başladı. Bahsettiğimiz ışınlar, Ultraviyole ışınlar..
Ultraviyole ışınlar 3 çeşit;
A: Cildin erken yaşlanmasına ve kırışmasına neden oluyor.
B ve C: cilt kanseri riskini artırıyor.
İşte bu yüzden sadece yüzüp güneşlenirken değil, günün her saatinde güneşten korunmamız gerekiyor.
Aynı zamanda havalar ısındıkça vücudumuz da ısınıyor. Normal şartlarda vücut ısımız 36-36,5 derece. Fakat havalar ısındıkça vücudumuz da terleyerek ısısını sabit tutmaya çalışıyor. Terle birlikte bol miktarda suyun yanında, mineral ve tuzları da kaybediyoruz. O nedenle terle attığımızı yerine koymak da çok önemli.
Güneşin UV ışınlarının yol açtığı en belirgin hastalıklar;
-katarakt
-dalgınlık, halsizlik, beraberinde baş dönmesi
-baş ağrısı, mide bulantısı
-yüksek ateş
-şuur kaybı
-terle kaybedilen su ve mineralle birlikte ağırlaşmış hastalık tabloları..
Şimdi gelelim bu tehlikeleri kendimizden nasıl uzak tutacağımıza..
Güneşin zararları konusunda en büyük riski, beyaz tenliler, zor bronzlaşabilenler, kızıl saçlılar taşıyor. Ten rengi ne kadar koyulaşırsa yanık riski o kadar azalıyor. Fakat esmer tenliyseniz de risk grubunda olmadığınızı kesinlikle düşünmeyin. Esmer tenlerde de yanık vakalarına oldukça rastlanıyor. Ayrıca hamileler, yaşlılar, tansiyon ve kalp hastalığı olanlar, çocuklar, aşırı kilolu kişiler, malignite(kanser) hastaları ve kemoterapi görenler kat kat daha fazla özen göstermeliler.
- Öncelikle güneş ışınlarının dik ve en yoğun olduğu saatler olan 11.00-16.00 arası mümkün olduğunca güneşe çıkmamaya özen gösterin.
- Eğer çıkmak zorunda kalırsanız da gölge, şemsiye altı gibi bölgeleri tercih edin ,ışınlarla direkt temastan kaçının. Unutmayın ki gölgede de bronzlaşılıyor, hatta daha sağlıklı ve kalıcı oluyor.
- Evden çıkmadan yarım saat önce yüksek faktörlü güneş kreminizi sürün ki siz dışarıdayken etki etsin. Kremi 2 saatte bir ve yüzdükten sonra yenileyin.
- Terlemeyle su kaybedeceğinizden bol bol su içmeye özen gösterin. Yanınızda mutlaka suyunuz bulunsun. Günde 2 litreden az tüketmeyin. Canınız her istediğinde su için, sakın ertelemeyin.
- Plajda güneşlenirken mutlaka krem kullanarak ve başınızı şapka ile örterek güneşlenin.
- Mümkün olduğunca süre hesabı yapın ve vücudunuzun bir bölümünü uzun süre güneşte bırakmayın. Dengeli bronzlaşın.
- Günlük hayatta da açık renkli, bol kesimli, pamuklu (teri rahat emebildiği için) giysiler tercih edin ve başınıza mutlaka koruyucu bir şapka takın.
- Kaliteli, UV koruyuculu güneş gözlüğü kullanın, çünkü ucuz fiyata satılanlar genellikle zararlı ışınlarda korumuyor, tam tersine gözlerinize zarar veriyor.
- Alkol, kafein tüketimi idrara çıkmayı artırdığından sıcak saatlerde fazla tüketmeyin.
- Sık sık duş yapın. Suyun çok soğuk veya çok sıcak olmasına izin vermeyin . Ilık su kullanın, cildiniz ve saçlarınız için ideal olan budur.
- Yüzdükten sonra güneşin altında ıslak mayo ile oturmayın, mutlaka değiştirip kuru mayo giyin.
- Denizden çıkıp duş yaptıktan sonra mutlaka yoğun nemlendiricili bir bakım kremi uygulayın.
Şimdi gelelim güneş kremi seçmenin ve kullanmanın inceliklerine. Güneş kremlerini güneşlenirken, ayrıca yazın ve kışın günlük hayatta da kullanmak gerekiyor. Güneşten koruma faktörü “SPF” diye adlandırılıyor ve koruyuculuğu ne kadar yüksekse bu faktör 1-100 arasında değişiyor. SPF 15, SPF 30, SPF 50 gibi..
Erişkinlerde, özellikle bahsettiğim risk gruplarında olanlar ve açık tenli olanlar en az 30 faktörlü krem kullanmalılar. Çocukların cildi ise daha hassas olduğundan koruma faktörü yükselmeli. Hatta pek çok markanın çocuklara özel ürünleri bulunuyor, onlar tercih edilmeli.
Peki ya saçlar? Saçlar özellikle bayanlar için büyük önem arz ediyor ve deniz suyunun klorundan oldukça yıpranıyor. Peki saçlarınızı canlandırmak için neler yapabilirsiniz?
Özellikle saç boyaları güneş ışığıyla reaksiyona girerek saçın matlaşmasına sebep olur. Deniz tuzu da saçları mat, sönük, solgun hale getirir ve kepek oluşumuna sebep olabilir.
Denize ve havuza girmeden önce saçlarınızı koruyucu bir kremle tarayabilirsiniz.
Mutlaka saçlarınızı bol suyla, şampuanla yıkayın, asla saçınız tuzlu gezmeyin.
Mümkün olduğunca yaz aylarında saçlarınızı yüksek ısılarla kurutmayın. Kendi haline bırakıp kurumasını sağlayın.
Saçlarınızı çok taramayın, mümkün olduğunca ıslakken tarayın. Kuruyken zor taranır ve yıpratıp kırık oluşumunu kolaylaştırabilirsiniz. Kolay taranması için banyodan sonra ıslak saçınıza krem/kür uygulayın.
Ayrıca deniz suyuyla yıpranmış saçlarınızı doğal ve dolgun görünüme kavuşturmak için benden size evde yapabileceğiniz bir tarif;
Zeytin yağını ısıtın, bununla saçlarınızın diplerinde uçlarına doğru masaj yaparak yedirin. Başınıza bir havlu sarıp 2 saat bekleyin. Bol suyla durulayın. Işıl ışıl saçların tadını çıkarın:) Tabi tatilin de..! :)
0 yorum: