24 Aralık hıristiyan alemi için çok özel bir gece olan Noel'di. Bizde adet, noel geceleri eşimin annesine gideriz ve orada noel şarkıları söyler, hediyelerimizi açar, sonra yemek yer, sohbet eder ve evimize döneriz. Son iki senedir ufak bir de misafirle birlikte.. Tabii ki o hayatımıza gireli beri, böyle özel günlerde tüm dikkat ve ilgi onun üzerinde oluyor ve keyfine diyecek olmuyor. Baş köşede otursun, hediyelerin arasında koştursun, yakalanıp yakalanıp öpülsün, gıdıklansın, sevilsin, tüm aileyle birlikte sofrada istediğini yesin / yemesin, gece de geç saat yatağa gitsin. Bir bebek / çocuk / hatta belki de yetişkin daha ne ister ki? :)
Bu sene de geçen senelerde olduğu gibi hediye işi abartılmıştı ve yine canlı çam ağacı süslenmişti - ki bu ikisi beni yıllardır çok geriyor ve de bizim kültürümüzdeki kurban bayramı görüntüleriyle aynı fizyopsikolojik tepkileri veriyorum ama yine de değişen birşey olmuyor. En azından birkaç senedir olduğu gibi, bu sene de yine benim sosyal hassasiyetim ve çevre takıntım nedeniyle, şehrin mülteci kampına kıyafet ve oyuncak yardımı yaptık ve kesilen çam yerine iki fide diktik. Hatta bu sene minicik bir çam fidemiz var evde, tohumdan yetiştiriyoruz, çok heyecan verici!
Noel gecesi bu şekilde geçti, gündüzü eşimin babasına (anne babası ayrı eşimin) gidip aynı ritüelleri tekrarladık, ertesi gün son bir defa daha annesine gidip yine özel bir gün olan 3. noel gününü de kutlayııııp, ilk defa düşen pıtır pıtır karlı bir sabaha uyanıp, ver elini Türkiye!
Aradaki bir kaç gün İstanbul'da arkadaşlarla kucaklaşıp, boğazda sahlep ve Nardis'te caza hasret gidermeyi umarken, dakika bir gol bir Maya 40 derece ateşle hasta ve tabii tatil de hikaye oldu. Bir de üstüne berbat bir kar (gri ve yapışkan, sulusepken denen türde karı sevmiyorum) eşliğinde deniz otobüsü seferleri iptal ola ola zorluklarla Bursa'ya geçtik ve yeni yıla anane ve dedeyle girdik.
Bir de orada ağaçlar süslenmiş, hediye yağmurları, kucaklaşmalar, bir Afrika kasabasını doyuracak ebatlarda yemeler içmeler. Anane ile dede ne özenmiş ne özenmiş.. Maya mutluluktan delirdi tabii. Bu sefer ben de kendimi tutmaya söz vermiştim, ne yaparsa yapsınlar nasılsa 1 hafta kalıp döneceğiz diye. Maya bu sayede bol bol (ve hatta sadece!) çikolata yedi, devamlı kucakta hatta sırtta taşındı, bizde haftanın sadece 2 günü 5'er dk olan bilgisayar ve tv kullanımını neredeyse günün 5 saati şeklinde yaşadı (bunlar bilgisayar ve cep olmadan nasıl büyütmüşler beni ki?!). Ben de hastaydım zaten (Maya gribi bana satmadan iyileşemedi sağolsun), battaniyeyi burnuma kadar çekip, kafamı kitaba gömüp, resmen üç maymunu oynadım. Evet yaptım, hiç benden beklemezsiniz di mi? Çenemi bile tuttum valla, görmezden geldim çoğu şeyi. Doğrusu artık hangi birine karışayım bilemedim, benim çocuk yetiştirme tarzımla aileminki o kadar ters ve beni o kadar umursamıyorlar ki. Cümlelerim bir kulaktan girip diğer kulaktan aynen dışarııı.. Bu durumda da en iyisi tatilin süresini kısa tutmak ve bu kısa sürede her şeyi serbest kılmak. Kısa sürede bozulanı kısa sürede telafi etmek mümkün diye düşünüp, ben de kendi keyfime baktım valla. Umuyorum her iki taraf da bu işin cılkının çıktığının bilincinde bir şekilde durumlarından tatmin olmuşlardır zira her Türkiye dönüşü ben Maya'yı normale döndürene dek ciddi sinir krizleri geçiriyoruz.
İnanılmaz olan, bu boş vermişlik sayesinde 1,5 senedir İLK defa bir TAM gün SADECE koltukta yatma ve kitap okuma şansım oldu. Meyvem bile ayağıma geldi, canım annem babam! Ne muhteşem bir gündü o ya! Taaaa ki annemin videoya çektiği Maya'yı bana izletmeye kalkmasına kadar edebimi koruyabildim (ya bana ne, zaten 7/24 gördüğüm ve videonun oynatıldığı anda da dibimde olan çocuk?! şaka gibi!)
Yine de bu sefer iki şey öğrendim; 1. Yanınızda bir anne, bakıcı falan varken hiiiiiiiiiiiiiç yoruldum falan demeye hakkınız yok bayanlar, tek bir kişi bile hayatınızı nasıl ferahlatabiliyor ben gördüm bu sefer 2. Valla ben kendime helal olsun diyorum çünkü çocukla tek başıma ve hatta kucağımdayken yemek yapıyor, temizlik yapıyor, çocuğa HİÇ teknolojik alet vermeden tamamen manuel oyunlarla 12 saat aktivite sunabiliyor, akşama kocaya ilgi gösterebiliyor, sosyal ve kariyer hayatımı bi şekilde düzende tutabiliyorum ya, ben süper anneymişim de haberim yokmuş. Bizimkiler iki kişi, evde çocuk konusunda da deneyimli temizlikçi teyzemizin ve Maya'nın delirdiği kedileri "Bahtiyar"ın yardımıyla ve hatta tv bilgisayar telefon ve bilimum teknolojik aletin hipnotizma gücüyle bile 2 günde pert olunca anladım ve tüm bunlardan yoksun bir gariban anne olarak kendimi beğeniverdim ya, kusura bakmayın.
Velhasıl bu sefer çok ayarında geçti (demek ki işin sırrı çocuğu anana babana bırakıp evden kaçmakmış arkadaşım! şaka şaka) ama tam ayarında dönmeyi de bildik yoksa yeme bozukluğu, tutturma ve ısrarla ağlama, devamlı kucak isteme, küçücük ekrana 5 saat bakmaktan göz ve akıl bozukluğu sıraya girmiş beklemekteydi. Bu önümüzdeki 1-2 hafta Maya'yı kampa alıp normale döndürmeye çalışmakla geçecek ama Bursa'da annem babam sağolsun öyle bir enerji depoladım ki, kendisine nanik çekerek bağırıyorum: HAZIRIM BEBEEEK!
Biraz geç oldu ama 2015 hepimiz için güzelliklerle gelsin, mutluluk, sağlık ve huzurumuz katlanarak artsın inşallah! Herkese iyi yıllar dilerim!