Evli ve çocuklu çiftin Date Night Hadisesi - Vol.2

Evli ve çocuklu çiftin Date Night Hadisesi - Vol.2

Bak buraya yazmışım, teeee 17 Aralık 2013'te, doğumdan tam 6 ay sonra, kocamla ilk defa başbaşa, çocuksuz alemlere akmışız. Üzerinden 1,5 yıl geçmiş ve çok şükür biz artık 15 günde bir eşimle başbaşa, kimsenin kimseyi birden tutup havaya kaldırıp totosunu koklamadığı, tamamen yetişkinler dünyasına ait aktiviteler içine girebilir kıvama gelmişiz.

Şimdi bakıyorum da, evli ve çocuklu çiftlerin en zorlandıkları konulardan biri bu. "Aaa kır dizini otur canım, hayat memat meselesi mi bu, elalem nelerle uğraşıyor, gece gezmen de eksik kalsın" diyeceksiniz, demeyin. Ben böyle gördüm böyle söylerim: çocuktan sonra çiftler arası ilişkinin bozulmadan, aşk ve şevk dolu istikrarı için ilk 3'ü özellikle önemli 5 altın kural var: 1. Herkes kendi ile başbaşa, tek başına, yalnız zaman geçirecek. 2. Herkes kendi özel sosyal çevresi, kendi arkadaşları ile başbaşa, tek başına zaman geçirecek. 3. Anne ve baba olarak değil, eş olarak başbaşa yalnız zaman geçirilecek ve tabii ki 4. Anne ve baba çocukla birebir yalnız zaman geçirecek 5. Anne, baba ve çocuk bir arada, hissederek, aktif şekilde zaman geçirecek. Son ikisi "aile"nin, ilk üçü ise "çift"in ilişkisinin sağlığı için doktor tavsiyesi!

Çocukla yalnız ve birlikte zaman geçirme kısmı zaten kaçınılmaz, atsan atılmaz satsan satılmaz, doğurdun mu bakacaksın, başına taç takacaksın. Yani mesela ailecek brunch'a gitmek, haftasonu kaçamaklarına çıkmak, baba oğul bisiklete binmek, ana kız boyama yapmak vs. hepimizin hayat gerçekleri. Ama tek başınıza ya da eşinizle başbaşa çocuksuz şekilde zaman geçirebilmek.. İşte o biraz uzmanlık, biraz gözü karalık istiyor.

İlk 6 ay yapamadık biz bunu, nasıl yapacaksın; 2 saatte bir emen, uyanık geçirdiği zamanın %90'ında ağlayan bir çocuğumuz vardı bizim (nasıl hayatta kaldık biz ben de bilemiyorum, özellikle "geçecek merak etme" diyenlerin suratının ortasına bi tane patlatmak istiyordum o günlerde, şimdi ben onlardan biri oldum, affola!). Yine de son iki maddeyi inatla uyguladık, taktık slinge gittik bira bahçesine, taktık slinge gittik dağ bayır yürüyüşe, iyi ki de yapmışız, yoksa çıldırırdık.

Sonra o ulviiii 17 Aralık 2013 gecesi geldi ve herşey değişti. Ay ne ihtiyacımız varmış, ay ne önemliymiş! O gün bu gündür kim ne derse desin (ki öz babam bile eleştirdi zamanında bizim bu "kendimize bakan, çocuğa bakmayan" hallerimizi) biz sevgilimle çıkıyoruz arkadaşım. Bak 1 aydır çocuğu bırakacak kimsemiz olmadığı için çıkamıyoruz, son postlarıma bak, birbirimizi boğazlar hal gelmişiz aaa, olmaz. Beyaz Atlı Prens'e aşığım, çocuk bir dönem, geldi geçiyor, çeyrek asır sonra kendi yoluna gidecek, bu adam bana lazım, nazikçe tutmalı, kibarca kullanmalı.

Dün çıktık yine, Ramazan'da ben içki içmiyorum ama içkisiz de keyfimiz tamdı çok şükür. Çocuktan konuşmadık (aa nası başardık hakikaten), yaşam planlarımızdan, seyahatten, ramazan ve müslümanlıktan (eşimin ve çevremdekilerin islama bakışını nasıl değiştirdiğimden, tek bir insanın bile önyargılarını kırabilmenin ne büyük başarı olduğundan), arka masadaki kızla oğlanın ilişkisinin neden yürümeyeceğinden, Türkiye'deki hükümetin ne şekilde kurulacağından, barmenin hangi garsona yazdığından, Yunanistanda emeklilik yaşının 55'e çekilmesinin Alman ekonomisine getireceği yükten ve salondaki 25 kiloluk Lego'nun tozunun bu haftasonu mutlaka alınması gerektiğinden falan konuşup, taaa 22'de (:P) döndük evimize (evde uyumamak için dağları delen bi Akdenizli ve o istemedikçe uyutmayan ve bezini dahi değiştirmeyen "kişisel özgürlükler takıntılı" bir Batı Avrupalı kaynanam olduğu için, bu cümbüş eve dönüşte biraz ayaklarımın geri geri gittiğini söylemeliyim).

Önceki postlarımdaki kocamı duvardan duvara vurma isteğim duruldu. Evliliğimizi şu hemen yukarıdaki gibi dengesi sağlanmış hissetmeye geri döndüm. Sağa sola çatasım da kalmadı. Kuzu gibi oldum bin şükür. İşin sırrı Date Night bence. Çekinmeyin, siz de yapın derim.