Kızımla başbaşa 10 gün

Kızımla başbaşa 10 gün

"Kayıplara karıştın, neredesin?" diyorsunuz, haklısınız.. Benim çılgın Beyaz Atlı Prens'im Kuzey Kore'ye gitti sevgili dostlar. Evet, Güney'e herkes gider, o ise (aklı selim) kimsenin gitmediği Kuzey'e sevdalandı. Neden? Çünkü kendisi bir maceraperest, bir "baba da olsam yine de çılgınım, cesurum, deliyim"ci ve sevgili karısı da "anne de olsam klasik anne olamam, illa ki bir çılgınlık yapmak ya da yapana vesile olmak lazım, mazallah yoksa ay ne sıkıcı çift derleeer"ci. Tencere ve kapağı. Neyse ki geri de gelebildi bu sabah, oradaki tombul ve çılgın adamın (adı hiç lazım değil) "Propaganda Bakanı" ya da törende pırt yaptı diye derin mahzenlerde prangalara mahkum edilmedi, bin şükür. Kavuştuk.. Kocayı saldım bayıra çünkü kendini gerçekleştirmeye, biraz kendiyle başbaşa kalmaya ve "hala maceraperestim, cool'um" diye hissetmeye ihtiyacı vardı gerçekten..

Biz de 10 gün Maya ile başbaşa kaldık (O o Amanın!) ve herkes hayatta, hatta aklı selim kaldığımızı bile iddia edebilirim (hangi deli kendini deli görür ki zaten?!)

2 yaşında bir çocukla tek başına 7/24 x 10 gün diyorum! Hani ayakta alkışlarım?!

Şaka bir yana, itiraf edeyim baştan çok korktum, özellikle yaşadığımız sağlık sorunları sonrasında hala "toparlama evresinde" olduğumuz için "tek başıma nasıl baş edeceğim?!" temalı panik krizleri yaşamanın eşiğine dahi geldim ama tahminimin aksine, çok güzel geçti. Sadece "hayatta kaldık" demiyorum bakınız! Beraberce çok eğlendik; şu an kendimi yenilenmiş, son derece olumlu ve huzurlu hissediyorum. Beyaz Atlı Prens'in Kuzey Kore'de kişisel challenge'ını yaşaması ve kendini bulması gibi, ben de Maya ile kişisel challenge'ımı yaşadım ve alnımın akıyla verdim bu sınavı. Yapabiliyorum. Tek başıma yetebiliyorum. Altından kalkıyorum. Bunu öğrenmek benim için çok önemliydi.. Allah başımızdan eksik etmesin, kızımı Beyaz Atlı Prens'imle büyütmeyi, yetişkin bir kadın olduğunu görmeyi nasib etsin ama hayatın binbir türlü hali var.. Tek başına kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmek lazım..

Gelelim neler yaptık neleeer, mercimekli köfteleeer :) Yok onu yapamadık ama yaklaştık diyeyim. Hava şansımıza çok güzeldi ve benim de kanamam ve ağrılarım hafiflemişti, bu sayede altlı üstlü tepindik, koşturduk, saatlerce oyunlar oynadık ve gezdik. Hayvanat bahçesine, havuza, derede ve göllerde yüzmeye, bisikletle gezmelere, günde en az bir kez dondurma yemelere ve Münih'in çeşit çeşit park ve bahçelerinde zaman geçirmeye ve en güzeli de her gün en az bir arkadaş ve bir eşek sıpasıyla buluşup hasret gidermeye ek olarak evde boyamalar, kitap okumalar, çamur ve kumdan heykeller yapmalar, beraber yemek yapmalar, dans etmelere kadar çeşit çeşit aktivite yaptık ve bir yıldızlı aferin daha bekliyorum burda: sıfır ekranla 10 gün geçirmeyi başardık!!! (Manyak mıyım neyim bu ekransızlık konusunda yahu, iş inada bindi sanki, iyice hippitrik oldum ben, siz ekranlı büyütüyorsanız asla asla asla laf etmiyorum bak (ne haddime, herkesin doğrusu farklı tabii ki) ama yine de, ekran ve nöropsikolojik sorunlar hakkındaki şu yazıyı bir okuyun derim).

Velhasıl zorlanmadım mı? Çooook. Çünkü Maya ne yazık ki geçen haftalarda yaşananlardan çok etkilenmiş, fiziksel ve psikolojik bazı sorunlar yaşıyordu. Maya artık kronik olarak 4 gün boyunca kaka ve 14 saate kadar çiş tutmaya başladı :( Ne yazık ki bunun nedeni hastalığı sırasında doktorun yapışkanlı sonda takıp "çiş yapman LAZIM" baskısı ve sonra da benim hassas dönemimde yaşadıklarımı anlamaz derken hepsini anlamış ve bana devamlı "Annenin karnı ağrıyo, anne ağlıyo, anne hasta" demeye başlamış ve benim de aklım başımda olmadığı için onun ne kadar etkilendiğini çok geç fark etmiş olmam.. Ne yazık ki Maya son 12-13 gündür çiş yapmak istemiyor, çişi geldiğinde tutuyor ve "çıkmasın çiiiş, Maya tut, tut, hayıııır" diye bağırarak ağlıyor ve artık 14 saatin sonunda daha fazla tutamayıp kaçırdığında, üstü başı yerler falan göl olunca başarısızlık hissi ve dehşet içinde çığlık çığlığa ağlıyor :( Ne yazık ki son durum bu şekilde. Ben düşük sonrası hormonlar vs derken kendi psikolojimi düzeltene kadar da olan oldu, bu sorun kronik hale geldi.. Aranızda böyle bir şey yaşayan ya da ne yapılması gerektiğini bilen var mı? Ben ilk başta çok panikledim ve "13 saat çiş tutulur mu, kesin fizyolojik bir sorun var" diye düşünüp çocuğu çişe zorladım ve tabii ki işi daha da berbat ettim. Kendime gelip de kendime dışardan bir klinik psikolog gözüyle bakınca tabii ki yaptıklarımdan şok oldum ve hemen kendi dışıma çıkıp olaya dışardan bakarak ve bunun aslında tipik bir 2 yaş dönemi "kontrolü sağlama, kendi elinde tutma" problemi olduğunu da bilerek, "bana bir anne başvursa, ben ona ne önerirdim?" diye düşünüp, hemen "yanlış davranışa hiç oralı olmama, doğru davranışı ise sözel ve fiziksel motivasyonla pekiştirme" tekniğini uygulamaya başladım. Fakat dediğim gibi, insanın çocuğu karşısında fiziksel olmasa da psikolojik acı çekerken ve bas bas bağırır çişin çıkmaması için sana yalvarırken, çaresizlik ve stresten insan bazen yapması gerekeni göremiyor ve çok yanlış yönde davranabiliyor.. Olan olmuş, iş kronik hale gelmişti.

Bu 10 gün başbaşa kalmamız iyi oldu çünkü "boşverme" tekniğini tek başıma, kimse karışmadan uygulamak daha kolay oldu. Bilirsiniz bir de anane, babanne, dede ya da çevreden karışanlar, "kıyamayanlar" ve senden daha "anne kesilenler" falan olunca iş daha da zorlaşıyor. Şimdi Maya hala çişini tutuyor, bazen 12-13 saati buluyor, sallana sallana yapmamak için baya kasıyor ama ben hiiiç oralı olmuyorum. Belki bu da bir dönemdir, gelip geçer diye umuyorum. Ama içten içe de böbrekleri, boşaltım sistemi vs konusunda hala endişeliyim ve bazen şeytan diyor "al götür doktora ultrasondur mr'dır kan idrar testidir neyse yaptır en azından kendi içini rahatlat çünkü sen kafayı doğduğundan beri bu çocuğun boşaltım sistemine taktın".. Ama melek de diyor ki "yazık bu çocuğa, kaç doktor dedi sağlıklı diye (şeytan araya giriyor "ama ileri tetkikler yapılmadı 2 yaşındaki bu çocuktan daha HİÇ kan alınmadı", melek diyor "ama doktorlar gerekli görseydi alırdı yapardı") boşuna çocuğun doktor travması yaşamasına, gereksiz testlerle canının yakılmasına, psikolojisinin bozulmasına neden olacaksın, bırak!" ordan şeytan son lafı sokuyor "bozuldu bozulacağı kadar daha ne kadar kötü olabilir ki durumun, 13 saat çiş tutuyor bu çocuk yahu daha neyi bekliyorsun!" diyor yahu.. Yani ikilemdeyim.. Ne yapmalıyım inanın ne anne ne de klinik psikolog olarak hiç bilmiyorum..

10 gündür o ne dediyse yaptım, 7/24 kucaklaştık, boğuştuk, zıpladık, güldük, oyunun aktivitenin gezmenin dibine vurduk. 10 gündür devamlı pozitifim, asla olumsuz bir sözü bırak yüz ifadem bile devamlı sırıtır şekilde, devamlı olumlu motivasyon, devamlı "harikasın, süpersin, akıllı kızım, güzel kızım, tatlı kızım, iyi yürekli kızım". Ağlamaya kalktığında hemen kucak, hemen dans yani bir diktatörün uşağıyım, soytarısıyım, o ne derse o.. Devamlı bana karnım ağrıyor mu, hasta mıyım falan diye soruyor ve hep "ooo hepsi geçti süperim çok iyiyiim" falan diye hopluyor, dans ediyorum. Dıştan tam bir deliler evi! Ama sanırım biraz rahatlattım psikolojisini. Bu arada da ufak bir diktatör olmadı değil (bugün dönen Beyaz Atlı Prens o kadar şok oldu ki, "sen ne yaptın bu çocuk resmen adı lazım değilden daha beter diktatör olmuş, hiç kural sınır kalmamış, nasıl bu hale getirdin güzel evladımı" diye saçını başını yoldu) olsun napalım.. Bu da bir dönem, bu da geçecek inşallah.. Ama dediğim gibi, bir yandan da "ya gerçekten fizyolojik bir sorunu varsa, taaa doğduğundan beri önce kolik sonra kabızlık, ya altta yatan ihmal ettiğimiz bir hastalığı varsa?" diye de düşünmüyor değilim..

Özetle kendimi düzelttim, şimdi Maya'yı düzeltmeye uğraşıyorum. O nedenle 10 gündür internete dahi girmedim, onunla kalktım onunla yattım, tuvalete dahi onunla gittim. Henüz durumunda bir değişiklik olmadı ama ben ona yapışınca onun bana aşırı yapışması, dakikada 50 defa "anne anne anne" demesi ve devamlı "iyi misin anne" diye sormaları azaldı sanki. Bu da bir gelişme..

Umudum var ama. Hem şimdi Beyaz Atlı Prens'ime de kavuştum. Sanki o gelince enerjim de yenilendi. Bugün kafa kafaya verip "doktora götürsek mi" dedik ama "götürsek de ne değişecek, durum psikolojikse daha beter edeceğiz, fizyolojik olsa ateştir, idrarda kandır, bi yerden bi bulgu verir heralde ya" dedik. Ne bileyim cahil cühela gibi mi davranıyoruz, ama geçen hafta aradığım ve durumu anlattığım doktoru da "getirmenize gerek yok, psikolojiktir, 2 yaşa özgüdür, geçer, hiç oralı olmayın" falan demişti.. Gereksiz ana baba endişesiyle zaten aşırı hassas ve duygusal olan çocuğumu daha da hırpalamak istemiyorum açıkcası.

İşte bizde son durumlar bu şekilde. Kendi kendime "olumluya odaklan, bundan sonra herşey güzel olacak, dertler geride kaldı, her inişin bir çıkışı vardır, artık sağlık ve neşe zamanı başlayacak" diyip duruyorum.. Eylül güzelliklerle başlasın haydi inşallah!