Münih'te çocukla hangi bira bahçesine gitmeli?

Münih'te çocukla hangi bira bahçesine gitmeli?


Bavyera kültürünün en güzel tarafı olan "Bira Bahçeleri"ni tanıtmak istiyorum bugün size. Bu sene yaz çok geç geldi ve görünen o ki birkaç gün sonra da bitecek, o nedenle mümkün olan her anımızda soluğu bira bahçelerinde alıyoruz. Evimize çok yakın üç bira bahçesi var ve benim en çok sevdiğim bu aşağıdaki "Değirmen Adası Bira Bahçesi". Beyaz Atlı Prens Maya'nın yaşındayken anne ve babasıyla bu bahçeye gelir, aynen şimdi Maya'nın yaptığı gibi ördekler ve sularla oynarmış. Şimdi o baba olarak, işten çıkıp eşi ve kızı ile geliyor, aynı ördekler olmasa da, eminim aynı ördeklerin torunlarının torunlarıyla falan oynuyorlar. Düşünsenize; sen dünyayı dolaş, bir sürü ülkede yaşa, sonra gel doğduğun kente, doğduğun mahalleye geri dön, kızın olsun ve çocukluğunda yaptığın herşeyi, aynı şekilde bu sefer de kızınla yap. Ne tuhaf ve ne güzel :) Benim çocukluğumdaki Türkiye'den eser kalmadı, ne yazık ki...

Fakat sadece Beyaz Atlı Prens'le gelmiyorum ben bira bahçelerine, bizim kızlar ve artık her biri küçük adamlar olan çocuklarıyla da geliyorum, bira bahçeleri yaz döneminde 11.30 ile 21.30 saatleri arası açık. İsterseniz evden piknik sepetinizle, masa örtünüzü kapın gelin, içeceklerinizi burdan alın, isterseniz de hiç yük etmeyin, bira bahçesinin geleneksel Bavyera sofrasının tadına bakın. Ama ne yaparsanız yapın, şırıl şırıl akan nehirde yüzen balıklar ve ördekler (ve bazen de kuğular) için ekmek kırıntılarını unutmayın.

Bira bahçelerine, aynen bizim çay bahçeleri misali bebekler ve çocuklar da geliyor, Maya ilk bira bahçesine 5 günlükken gitmişti. Kocaman kestane ağaçları altında, mis gibi açık havada ve şırıl şırıl akan nehrin kenarında uyuyarak, etrafı inceleyerek büyüdü. Şimdi o kadar bağımsız bir küçük hanım oldu ki, bir bakıyorsun ayakkabıları çorapları fırlatmış, çıplak ayakla kaydırağın kayılan kısmından kenarlardan tuta tuta tepeye çıkmış el sallıyor, bir bakıyorsun koca koca aralıklı basamakları tırmanıyor, bir bakıyorsun kendinden büyük çocukları hizaya sokmuş, başlarına geçmiş birşeyler anlatıyor ve kendini de dinletiyor! Bu kız ne zaman büyüdü yahu, bazen inanamıyorum..

Bazı bira bahçelerinde, özellikle Englischer Garten  ya da Augustiner Keller gibi turistik olanlarında geleneksel Bavreya müziği ve dans da oluyor ve biz de ailecek Dirndl ve Lederhosen'lerimizi giyinip öyle gidiyoruz, geleneklerin bu şekilde korunması ve genç kuşak tarafından da benimsenmesi benim çok hoşuma gidiyor. Üstelik Avrupa'nın serin ama mis gibi kokan yaz gecelerinde kapanışa yakın çalınan "son bira servisi" çanı ve yakılan mini mini lambalar insana yüzyıllardır bu bölgede hiç bir şey değişmedi ve değişmeyecek hissi veriyor.
Kısacası, yolunuz Münih'e düşerse, turistik (Englischer Garten'taki Chinesischer Turm, ya da aynı alandaki See Haus, bir de daha şehir merkezindeki Augustiner Keller olabilir) ya da daha yerel (her hangi bir mahalledeki Dorf Festivalleri yakalarsanız kaçırmayın ya da bizim favorilerimiz bizim mahallede bulunan 1676'dan beri açık (Münih'in en eski bira bahçesi kendisi) "zum Alter Wirt" ya da Insel Mühle veya hemen doğum kliniği yanında bulunduğu için "bekleyen" babaların uğrak mekanı olan (valla) Taxisgarten), hangisini tercih ederseniz edin, mutlaka bira bahçelerine uğrayın derim, hatta haber verin, çoluk çocuk beraber buluşalım :)