Erken verilen tuvalet eğitiminin sakıncaları

Erken verilen tuvalet eğitiminin sakıncaları

Son zamanlarda takip ettiğim blogların bazılarında "bezsiz bebek" akımının reklamlarını ve yaşına gelmeden ya da henüz yaşını geçmiş olan bebeklere verilen tuvalet eğitimi konusunu okuyorum. Tabii ki her bebek ve çocuk, fiziksel, bilişsel,sosyal ve psikolojik gelişim açısından farklıdır ve annenin çocuk yetiştirme deneyimi, eğitim verme becerisi, kendi psikolojik yapısı, düşünce ve değerleri çocuk gelişiminde ve yetiştirmede farklar yaratır. Bu yazıda kesinlikle "doğrusu budur!" yapmak istemiyorum, ben okuyup kendi fikrime yakın bulduğum öğretileri, konuya bakışımı ve bulunduğum kültürdeki yaklaşımları yazmak istiyorum.

Bana göre, çocuğa tuvalet eğitimi 2-3 yaşları arasında verilmelidir. Daha öncesinde vermek bence çok sakıncalıdır. Çünkü erken tuvalet eğitimi çocuğu pinti yapar. Şaka ayol, bak hemen nasıl dikkat kesildiniz. Evet böyle bir atasözü vardır gerçekten ve bana kadar 5 çocuk büyütmüş olan ananem bana 1 yaşımda tuvaleti kullanmayı başartmış ve sonuç: hakikaten pintiyimdir (tamam pinti olmasam da tutumluyumdur, israfa çok karşıyımdır ve evet biraz da elim sıkıdır, ihtiyaç dışında zevk için pek bir şey almam - en azından kendime..) Velhasıl, yok, tuvalet eğitimi ve pintilik ilişkisini pozitif bilimler henüz kanıtlayamadığına göre, espri diyelim geçelim. Lakin, 2-3 yaşından önce verilen tuvalet eğitimi ile "sıkmak" arasındaki ilişki sadece Türk atasözlerinde değil, mesela Freud'un meşhur (ve artık geçersiz kabul edilen) "anal gelişim dönemi" kuramına da uyuyor. Yani çocuğun kakasıyla, poposuyla, "kendi"lik bilinci arasındaki ilişki kuramına göre, 2 yaş civarında zirve yapan "benlik gelişimi" ve bu dönemde yaşanılan çevresel, fiziksel, psikolojik zorlamaların çocuğun ilerki yaşamında kişilik gelişimine olumsuz etkileri olacağı, sakınmacı, tutucu, ısrarcı ve inatçı olacağı belirtiliyor. Bu kuram psikolojinin temel kuramlarından olsa da, sonuçta psikoloji biliminin ilk basamaklarından kalma ve artık pek kabul görmeyen bir kuram. Fakat özellikle "terrible two" modasını yakından takip eden anne ve çocuklar için bazı noktalarda hala geçerli tabii: inatlaşma; anal dönemin en belirgin özelliği ve anneden ayrı bir "BEN"in geliştiğinin göstergesi tabii. O nedenle tam bu inatlaşma döneminde verilen katı tuvalet eğitimi ve çocuğun bedeninden bir parçadan ayrılması bazındaki kaygısı birleşince, ortaya nur topu gibi bir "endişeli çocuk" çıkması da kaçınılmaz.

İçinde yaşadığım kültür yani Alman ekolü, "bezsiz bebek" fikrine hiç sıcak bakmıyor. Oyun parklarında, anaokullarında, 4-5 yaşa kadar bezle dolaşan bir çok çocuk var ve tahta bank tepelerinde popoları temizlenen okul öncesi veletlerine rastlamak hiç de olasılık dışı değil. "Bezsiz bebek? NEDEN?" diyorlar. Hakikaten neden bebeği bezsizliğe bu kadar erken alıştırmaya çalışıyorsunuz? Size bez değiştirmek zor mu geliyor, vaktiniz mi yok, sizin için bezle dolaşan bir bebek "pis" mi? yoksa çocuğunuzun bazı şeyleri diğerlerinden erken başarmasını bir hayat başarısı olarak mı görme eğilimindesiniz? Onun yaşından önde olması neden sizin için bu kadar önemli?

İşte kendilerine bu soruları soran Almanlar, tuvalet eğitimini olabildiğince geciktiriyorlar, hatta bu algının ve davranışın (eğitim değil) çocuk tarafından kendi kendine edinilmesi taraftarılar. Genellikle yaşamın 3. yılından itibaren veriliyor burada tuvalet eğitimi. Bu kadar ertelemenin nedeni ise; çocuğun şu kıstasları yerine getirmesini beklemek:

1. Yürümeye, yere çömelip kalkmaya başlamak (1 yaş civarı)
2. Konuşmaya, derdini anlatmaya, basit emirleri yerine getirmeye başlamak (2 yaş civarı)
3. Kendi kendine giyinebilmek (2 yaş civarı)
4. En az 2-3 saat kuru kalmaya başlamak (2 yaş civarı)
5. Tuvalete çıkılan saatlerde bir rutin gözlemlenmesi (2 yaş civarı)
6. Altının ıslaklığını sözlü ve bedensel olarak ifade etmesi (2 yaş civarı)

Dolayısıyla, yaşamın 3. yılında yavaş yavaş, acele etmeden ve zorlamadan, mutlak surette kendi davranışımızla örnek olarak başlamamız öneriliyor. Aksi taktirde çocuğu gelişim döneminden önce zorlayacağımız (kas gelişimi ve psikolojik gelişim) ve psikososyal gelişiminin etkileneceği belirtiliyor. Ben de hem bir psikolog, hem de bir anne olarak buna inanıyor ve uyguluyorum. Ayrıca, gelişimini tamamlamadan çocuğu zorlamak, sadece çocukta değil, sizde de sinir bozukluğu yaratacaktır çünkü her gece ıslanan bir yatağı değiştirmek, ne olduğunu anlamadığı ve korktuğu için ağlayan ve uykulu çocuğun üstünü başını değiştirmek, tüm bunları çocuğu etkilemeden yapmaya çalışmak bence gereksiz bir psikolojik yük. Bu anlamda, "geç olsun, güç olmasın" diyenlerdenim..

Konu hakkında burada, burada ya da burada ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz. Ayrıca benim gibi düşünenlerden biri de şurada iyi yazmış doğrusu..