Gelişim psikolojisinde "Zihin Kuramı" (theory of mind) çok ilgimi çeken temel gelişim taşlarından biri olduğu için heyecanlandım da çünkü benlik gelişimini takiben çocuğun "başkalarının" farklı fikirleri olabileceğini fark etmesi de çok önemli bir adım. Bu güne dek Maya hiç bir çocukla bir oyuncak ya da yemek için böyle bir etkileşime girmemişti, onlar zorla almaya kalktığında benimki de sevinerek uzatıveriyordu, ağlayan bebeklere gider top falan uzatır, sevimli tabii ama naif de, kurtlar dünyasında hayatta kalabilmek için zihin kuramı geliştirmek şart.. Gelişim psikolojisinin tiktakları 1 yaş civarında kendisini aynada fark etmeye ve görüntüsü üzerindeki değişikliklere ilgi göstermeye başladığı andan beri tabii kulağımda, ne zaman ki "Ben artık "Anne"mden ayrı biriyim ve farklı düşünebilirim" diye bir aydınlanma yaşayacak, o zaman şu ünlü 2 yaş sendromu da başlayacak.. Hazırdım. Ve fakat, anneliğimin çoğu adımında olduğu gibi, ben daha fark etmeden gelmiş de geçiyormuş 2 yaş sendromu!
Ben hayran hayran "ilk kavga"yı izlerken, bizimki oyuncağı kendinden bir numara büyük bücüre kaptırdı tabii ve anında küçük dilinin titreştiğini görebileceğimiz derecede ağzını açıp haykırmaya başladı. Yanımdaki anne bana dönüp "ah sizinki de mi girdi 2 yaş krizine, aynen benimki de günde 5 posta bu şekilde, aklımı kaçırmak üzereyim" dedi. Bense...
Oh be! Sonunda 2 yaş krizi başladı! Hahaha! Yok ayol keçileri tamamen kaçırmadım, kendimdeyim. Valla aynen bu şekilde düşünüyorum, çünkü, sonunda tüm yaşıt anneler benim gerçekten ne durumda olduğumu ve ne hissettiğimi anlamaya başladılar. Çünkü Maya 2 yaş krizine 2 günlük bebekken girdi hem de tüm şiddetiyle ve ben bu durumu 1,5 senedir her gün yaşıyorum. Daha 2 aylık bebekken de böyleydi, şimdi de böyle. Ve evet 2 yaş sendromunu dolu dolu yaşıyor, her şey onun istediği gibi olacak, olmazsa hayır hayır hayır hayır diye haykırır, yetmediyse kendini yerlere atar, yetmediyse vücudunu öyle bir kasar ki böyle exorcist filmindeki kızcağızlar gibi ters dönecek tavanda yürüyecek falan sanırsınız. İlk aylarda kolik dediler, sonra regülasyon bozukluğu dediler, sonra diş dediler, sonra kuş dediler ama bir yerde bir noktada bende jeton düştü; bu çocuk böyle. Nedeni yok. Bu çocuğa "emotionally intense child" deniyor yani duygularını şiddetli yaşayan ve kontrol edemeyen bir çocuk bu. Ebeveynleri tarafından sabırla ve sevgiyle yontulursa ilerde duygusal zekası çok ileri olma şansı var ama bir o kadar da nevrotik, sinirli, hırslı ve de çekilmez bir yetişkin olma riski de var.
Ben elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.. Her yolu deniyorum.. Ama artık daha rahat ve sakin olduğum da bir gerçek çünkü artık hepsi 2 yaş sendromunda ve hepsi birer küçük diktatöre dönüştü NIHAHAHAHA oh be, yaşasın tek başıma değil, artık herkesle birlikte cehennemi yaşamak!!
Bu cehennemi yaşarken, şunları bilin isterim:
1. Çocuğunuz bir diktatöre dönüşmedi, bu sadece bir gelişim dönemi ve her dönem gibi geçecek.. Sabır!
2. Bu dönem yaşanırken çok zor gelse de, çocuğunuzun nöropsikolojik gelişimi için çok çok önemli bir temel taş aslında. Bu dönemde çocuk "ben"i keşfediyor, "ben diğerlerinden farklı biriyim, farklı düşünebilir ve davranabilirim" i fark ediyor, "ben bir şekilde yaptıklarım, söylediklerimle dünya olaylarını değiştirebiliyorum, olayları istediğim şekillere sokabiliyorum"u öğreniyor, dolayısıyla sizin kurallarınızı her saniye sınıyor, aşmaya çalışıyor, kendi borusunu öttürmeye azmediyor.
3. Zihin kuramı gereği, bu dönemde çocuk ilk defa negatif duyguları keşfediyor. Nasıl gülümsemeyi öğrendiğinde bunu devamlı yerli yersiz kullanarak "mükemmelleştirdiyse", yürümeye başladığında nasıl kafayı yürümeye, koşmaya her dakika adım atmaya taktıysa, bu sefer de negatif duyguları nerede ve nasıl, hangi şiddette kullanacağını öğrenebilmek için DEVAMLI kullanıyor. Amacı sizi sinirlendirmek, üzmek, delirtmek değil. Amacı negatif duyguları nasıl kullanacağını öğrenmek. Ve siz onun aynasısınız, sizi sinirlendirdiğinde nasıl davranıyorsanız, onu öğreniyor, öğrenebilmek için de sizi devamlı sinirlendirmeye çalışıyor. Böyle düşünün ve bu dönemi sanki bir tiyatrocuymuşsunuz gibi, sanki sahnede "oynuyormuş"sunuz gibi oynayın, ona "nasıl davranılacağını" öğretmek için, her an kendinizi kontrol edin. Demek istediğim mükemmel anne olmaya çalışmak değil (yorar bu) ama ona davranış ve duygularınızla rehber ve örnek olmak.
4. Hayır'lı çocuğa Hayır demeniz bu dönemde hiç bir işe yaramaz, sadece onun daha şiddetli bir hayır ile size gelmesine yarar, dolayısıyla iş inatlaşmaya dönüşür. O nedenle kendine ve çevresine ciddi bir zarar gelmeyeceği sürece, bırakın denesin, düşerek, yanılarak ama kendisi öğrensin.
5. Ve en önemlisi: "bu çocuk böyle"; ne yaparsan yap, mizacı değişmeyebilir. Onu bu şekilde kabul etmek ve sevebilmek de bizim annelik sınavımız.
Arkası yarın: bir sonraki yazımda kriz anlarında nasıl sakin kalabileceğimizi anlatacağım..
5. Ve en önemlisi: "bu çocuk böyle"; ne yaparsan yap, mizacı değişmeyebilir. Onu bu şekilde kabul etmek ve sevebilmek de bizim annelik sınavımız.
Arkası yarın: bir sonraki yazımda kriz anlarında nasıl sakin kalabileceğimizi anlatacağım..