Doktor korkusu, özellikle bebeklik ve erken dönem çocuklukta yaşanan belli başlı korkular arasındadır. Genellikle kronik bir hastalığı olan ya da biraz uzayan bir hastalık - hastane - doktor deneyimi olan çocuklarda görülse de, özellikle yaş küçükken sıklıkla gidilen genel kontrollerde yaşanan travmalar ile de geliştirilebilir. Çocuğun özellikle doktorun ofisini, mesleki aletlerini ya da kendisini tanıması ve reddetmesi ile daha zor bir hal alabilir.
Maya'nın ilk 18 ayı, yanlış doktor seçimi nedeniyle benim için adım adım kabusa dönüştü. Aslında yanlış olan doktorun kendisi değildi, işinde uzman, yeterli bir doktordu ama bazı doktorlar insan psikolojisinden özellikle de damdan düşmüş acemi annenin psikolojisinden hakikaten hiç anlamıyorlar ve ne yazık ki uzmanlıkları ile hastalarının soru ve sorunlarına ayırdıkları zaman ters orantılı oluyor. Benim de şansıma böylesi denk gelmişti. Baştan beri benim acemi anneliğim, kendi anne babamın doktor olmasından kaynaklı sağlık odaklı paranoyalarım ve doktorun danışmanlık konusundaki zamansızlığı ve isteksizliği birleşince, yıldızımız bir türlü barışmadı. Hele bir son sefer var ki, aynen şöyle:
Dr: hmmm, sadece 8,5 kg, çok düşük, 1 yaşında normali 10 kg'dır.
Ben: e ne yapıcaz?
Dr: hiçbirşey, yapısı böyle demek ki..
Ben: destek?
Dr: gerek yok.
Ben: e ama çok mu az şimdi? napıcam ayyy
Dr: kusura bakmayın zamanım yok bu sorular için, kendiniz okuyabilirsiniz beslenme konusunda.
Ben: ......
Üstelik buradaki sistem Türkiye'dekinden çok farklı. Burada bebekler Türkiye'deki kadar sık doktora götürülmüyor. Belirli dönemlerde kontrolleri var (mesela 1 ila 2 yaş arası hiç kontrol yok!) ve bu kontroller tamamen eski usul, elle, gözle yapılıyor. Özellikle 2-3 yaş altı bebeklerde herhangi bir alarm durumu olmadan tetkik yapmak, önleyici tedavi uygulamak, ilacı bırakın vitamin dahi vermek (D vit dışında tabii) falan söz konusu değil. Size daha da tuhaf gelecek olan bir şey daha söyleyeyim; doğumunun 3. gününde topuktan alınan dışında, Maya'nın şu ana dek hiç kanı alınmadı ve bu Türkiye'deki arkadaş ve akrabalar arasında, büyük bir endişe konusu oldu (anladığım kadarıyla orda bir kaç ayda bir kan ve idrar tetkikleri rutine bağlanmış). Kaç defa 39-40 derece ateşle doktoru aradığımı, "3 gün bekleyin, 40 olduğunda ateş düşürücü fitil verin, düşmezse o zaman arayın"ı duyup evde kendi kendime büyücü iyileştiriciler gibi çocuk iyileştirdiğimi biliyorum..
Buradaki doktorlar mı fazla rahat, Türkiye'dekiler mi paranoyak bilemiyorum ama özetle, buradakiler çocuğa müdahalede bulunmadan izleme taraftarı. Dolayısıyla aşılar dışında bu tip acılı tetkik ve tedavilere maruz kalmamış olmasına rağmen, benim gibi Maya da doktorunu sevmedi, korktu ve özellikle son 6 ayda ciddi bir anksiyete davranışı geliştirdi. Anksiyete benim uzmanlık alanım olduğu için hemen iş kronikleşmeden, mesleğimden ötürü bildiğim ve bana danışan çocuklarda çok olumlu sonuçlar aldığım davranışçı terapi tekniklerinden yardım aldım. Hemen Maya'yı zırta pırta doktorun ofisine götürüp, doktoru görmeden, sadece ön büro ile konuşup dışarı çıkarmaktan tutun, dedeyle birlikte dedenin stetoskopu ya da iğnesiz şırıngalar ile oynamaya kadar herşeyi denedim. Fakat hiçbirinde sonuç alamadım. Maya daha bekleme odasında donup kalmaya, doktoru uzaktan gördüğünde çığlık çığlığa bağırmaya devam etti.
Bu noktada hayatımı kurtaran iki olay oldu. İlki, uzun süredir bekleme listesinde olduğumuz mahallenin "süper doktoru" bizi kabul etti. İkincisi de ben Respectful Parenting'de çıkan bir yazıyı okudum ve davranışçı tekniklerin yanına bilişsel teknikleri de eklemem gerektiğini anladım. Yani konuştum onunla, uzun uzun yeni doktorun nasıl bir adam olduğunu, neler yapacağını anlattım, yeri geldi "mış gibi" oyunlarıyla doktorculuk oynadım. Ve sonunda o korktuğum gün geldi çattı: Maya'nın 2 yaş kontrolü!
Yeni doktorumuza randevudan 10dk önce gittik çünkü bu doktorumuz çok dakik ve ben muayene öncesinde Maya ile bekleme odasında biraz ortama alışmak, oyuncaklarla oynamak istedim ve onu tekrar olacaklara hazırlamak tabii. Yine "bak bu odada bir adam var, adı doktor, o senin vücudunu kontrol edecek, böyle ciğerlerini dinleyecek, böyle boyunu ölçecek" falan uzun uzun anlattım. Sonra doktor ikimizin de elini sıkarak bizi odaya aldı ve o da ne, aynen benim dediğim gibi o da başladı anlatmaya! Çocuğu soymadı, dokunmadı, sadece konuşuyor, onun güvenini sağlıyor, hiiiç öyle önceki doktor gibi koştur koştur değil, sakin.. Bilgisayarı yok, elektronik tetkik aletleri yok, resmen benim çocukluğumdaki manuel yaşlı doktor amca bu yahu! Üstelik Maya 1 senede ala ala 2 kg'cık alıp, 10,5 kg olmuş (normali 12 kg, öğrendim ya artık!) ve doktorun cevabı "%10'luk persentilde ama endişe etmeyin, Alman sistemi biraz iri kıyım gider, son derece normal gelişimi. hem bu yaşta büyüme pek hızlı değildir, ilerde atak yapabilir ya da belki minyon çıtı pıtı bir bayan olacak sizin gibi" İşte olumluya pekiştirme budur!
Sonra Maya'nın en korktuğu noktaya, stetoskopla dinlemeye geldi sıra (önceki doktor aşıdan hemen önce stetoskopla ciğerleri dinleme davranışı içindeydi ve Maya bunu aşıyla özdeşleştirdiği için korkudan deliriyordu). "Şimdi ciğerlerini dinleyecek tamam mı" dememle Maya dudakları bir büz, bir kaşları çat ama nasıl uğraşıyor ağlamamak için, gözler kızardı, dudak titredi ama tuttu valla kendini! İnanamadım! Doktorun yumuşaklığının yanında benim sözlü telkinlerimin mutlaka etkisi oldu bence.
Herşey bitince bir adet Haribo şeker de vermesin mi, bizim kız "ooooooaaaaa habibooo" coştu tabii, çıkışta doktora öpücük yollamalar, el sallaşmalar, tam gidecekken geri koşup sarılmalar.. İşte buymuş ya!
Şimdi Temmuz ayında Maya'nın Hepatit A aşısının (B zorunlu ama A da önceki doktorun değimiyle Türkiye gibi! riskli ülkelere seyahat eden Maya'ya önerilmişti) ikinci dozu var. Sonra inşallah 5 yaşına dek başka aşısı yok. Bu doktorla olumsuz bir ilişki kurmasın diye acaba sinsice nasılsa ağlayacakken eski doktoruna mı götürsem, yoksa iğne olayını uzun uzun anlatıp yeni doktorda yaptırmayı mı denesem, işte şimdi ona karar veremiyorum..
Bir de tabii 2 yaşında ilk dişçi kontrolü var, ona da randevumuzu aldık, eğer ağzını açar ve baktırırsa, yakında ilk dişçi maceramızı da yazacağım (EKLEME 2: Açmadı tabii ;) 2,5 yaşta yeniden deneyeceğiz..)
EKLEME: Araştırırken, ülkemizden çok güzel, umut verici bir projeye denk geldim ve sizlerle paylaşmak istedim. Cerrahpaşa başta olmak üzere, bir çok hastanede Oyuncak Ayı kliniği varmış, tıp öğrencileri çocukların korkularını yenmeleri için beraberlerinde getirdikleri oyuncak ayılarını kontrol ve tedavi ediyorlarmış, çok hoşuma gitti.. :) Buyrun buradan okuyun.