Anne'nin bencil olma hakkı var mı?

Anne'nin bencil olma hakkı var mı?

Tam 10 gündür ailemiz Karanlıklar Efendisi Sauron'un etkisinde. Doğum günü fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmamı takiben, kimilerinin değimiyle nazar değdi, benim düşünceme göre coşmak ve terlemek, dev dondurma ve bol sulu oyunlar yaramadı. Sonuçta Maya ateşlendi, ondan bana geçti, benden eşime geçti, tamam artık atlattık derken, Maya dün yeniden ateşlendi. Kabus bitmiyor yahu! Yeteeer.

10 gündür yatak, banyo, salondaki sofa arasında geçiyor ömrüm. Çok daral geldiğinde hemen yürüyüşe çıkıyorum, akşamları bira bahçesine falan gidiyoruz ama 20mt yürüsem dizlerim titriyor, boğazımı sanki bir ejderha mesken tuttu, bir yanıyorum, bir donuyorum. Maya'ya odaklanmaktan kendime doğru dürüst bakamadığım, dinlenemediğim için şu ufacık yaz gribini atlatamadım tabii. Maya benden beter ama çocuk olduğu için 39'C ateşle yine aklı koltuk tepelerinde. Görünürde bişeyi olmayan, 15dk'da bir kontrol ettiği ateşi de 36.6'C (!)den öteye geçmeyen Beyaz Atlı Prens ise tabii ki en beterimiz. Erkekler hasta olmasın aman..

Aman gribi etrafıma yaymayayım çabasıyla 10 gündür Maya, Beyaz Atlı Prens, Peppa Pig, Heidi (ve kızla kocayı uyuttuğum ender anlarda kaçamak bazında gizli gizli iki nefes çektiğim Benedict Cumberbatch) dışında bir insan yüzü görmediğim için, devamlı mıymıntı ve inleme, ağlama ve yakınma duyduğum için, sinirlerim bozuldu. Saçma sapan şeylere çabucak sinirlenir, hastalıklarını abartan eşime ve kızıma ciddi bir hınç duyar haldeyim. Kendim dışında herkese odaklandığım için, Tükenmişlik Sendromu'ndan muzdaribim. Artık kırılma noktasına geldim.

Ve olan oldu. Dün Maya'ya daha fazla tahammül edemedim ve ona anlamadığı bir başka dilde bağırmadan, tüm nefretimi kustum! 2 senede bu 2. nefret krizi oluyor ve önce kendimi çok iyi ama sonra çok ama çok kötü hissediyorum. Biliyorum ses tonum çok korkutucu değil ve konuştuğum dili hiç duymadığı için anlamıyor ama yine de kendimi suçlu hissediyorum. Aklınıza olumsuz, uygunsuz ne gelirse, hepsi ağzımdan bir bir çıkıyor ve aslında düşünmediğim, hissetmediğim şeyleri de kusuyorum. Son cümlem şuydu mesela: "seni bir başkasına vereceğim ve bir daha asla geri dönmeyeceğim, seni düşünmeyeceğim bile" ve bu noktada Maya birden başını evet anlamında sallayıp ellerini çırpınca, birden bana bi gülme geldi ve nefret krizim de sona ermiş oldu. Sonra kucaklaştık vs.. Her şey normale döndü.. Fiziksel anlamda asla şiddet yanlısı olmadığım halde, söze ve psikolojik şiddet konusunda ne yazık ki kendimi durduramıyorum (yani 2 yılda 2 kez oldu ama oldu işte önemli olan nicelik değil nitelik sonuçta) ama mümkün olduğunca ses tonumu ve konuşma şeklimi "normal" tutarak, sadece kendi kendime konuşur gibi ve hiç anlamadığı bir başka dilde konuşmak.. offff. Bunun önüne nasıl geçeceğim, içimden bu patlamaya hazır bomba gibi tiktak'layan öfke nöbetlerini nasıl söküp atacağım? Yoksa bu normal, çocuğun farklı duyguları da öğrenmesi gerekir, pamuk şekerle kaplı bir dünyada yaşamıyoruz diyip, yanlış davranışı normalleştirip kabul mu edeceğim...?

Kriz anında çocuktan uzaklaşmak yöntemini kullanıyorum ve burada sizlere de önermiştim. Tam o anda yapabilsem çok daha iyiydi ama yapamadım. Doğru olan davranış buydu çünkü. Ama onun yerine ben bu sabah bu yanlışlıklar komedisi'ne bir halka daha ekledim:

Bugün işe gitmem gerekiyordu ve ben hasta çocuğu ve kendini hasta ilan eden kocayı başbaşa bırakıp, bilgisayarımı da çantama atıp evden çıktım. Ve işe gitmedim. Gitmedim işte. Patronu aradım, hastayım dedim (yalan mı?). Biliyorum hiç profesyonel değil yaptığım, onca insan benim sorumluluğumda ama sadece 1 yarım güncük herşeyden uzaklaşmaya öyle ihtiyacım var ki.. Bence bu bencillikse, benim şu an en çok bencil olmaya ihtiyacım var. Yine de hatalı, yanlış birşey yaptığım hissini duyduğum için, ne eşime, ne patronuma dürüstçe "çok yıprandım, bana yarım güncük izin verin" diyebildim.. Saman altından su yürütür gibi evden ve işten kaçtım işte.

Geldim Starbucks'da kahvemi yudumluyorum. Yanıma pusette bebeği olan bir kadın oturmaya meyletti ama bebek ağlar ağlamaz, yaşlı ve huysuz Alman'lardan öğrendiğim delici bakışlarla öyle kötü baktım ki kadına, kadıncaaz kaçtı. Dedim ya bencilim kardeşim bugün, evden kaçmışım ben bebek ağlamasından, bir de burada çekemiycem yani.. Gitsin başka cafe'ye, Starbucks'ta çocuk mu olurmuş! Burda hepimiz 2 euroluk kahvemizi almış çalışır gibi görünerek zaman öldürüyoruz, ciddi işler peşindeyiz. Bebek mebek getirmeyin buraya. (Huysuzum demiştim, ne şaşırıyorsunuz...?)

Biraz uzaklaşmaya ihtiyacım var.....

Hamiş: Yukarıdaki puzzle'ı çözebildiniz mi ;)