Zorba çocuklar ve annelerinin elinden kurtulma rehberi

Zorba çocuklar ve annelerinin elinden kurtulma rehberi

Türkiye'ye her gidişimde şaftım kayıyor. 10 senedir yurtdışında yaşıyorum ama çocuklu bir bağyan olarak son 2 senedir tatil niyetine Türkiye'ye gelişlerimde yaşadıklarım paha biçilemez. Daha önceki yıllarda 35+ derecelerde fanilasız ve çıplak ayak dolanan çocuğuma musallat olan "üşür o üşür"cüleri, her konuda fikri olan teyzeleri falan anlatmıştım, bunlardan kurtulamadım ama üstüne çok daha enteresan tiplemeler eklendi. Yazmazsam çatlarım da, zaten sizden email ve mesajlarla gelen feryatlar da bu konuda bir yazı yazmamı tetikliyor, üstelik son bir haftadır okuduğum bloglar birer birer bu konuda yazar oldu. Yani hepimizin derdi aynı: havaların ısınmasıyla eve hapis evladını çocuk bahçesine salan ve kendini de diğer annelerin ayağına dolayan anneler ve onların ciyak ciyak, vurdulu kırdılı, zorba çocukları.. OYH.

Almanya'da yok mu diyeceksiniz. Olmaz mı!? Var tabii ama burada hem çocuk sayısının azlığı, hem çocuklarla büyüklerin dünyasının genellikle teğet geçen, çok nadir azıcık parmak uçlarıyla birbirine değen sosyal yapısı, hem de zorba davranışa verilen değer ve tepkinin farklılığı nedeniyle, çok sık değil. Bu nedenle ben bu durumun vahimetinin farkına anca son Türkiye tatilimizde vardım. O ne öyle ya!? Çocuklara ayrı analarına ayrı şaşırmış haldeyim! Ben bizim kızı "çok sesli sanat musikisi" sanarken, meğer benim çocuğum bir melekmiş..

Daha uçakta başladık maceraya. Malum Türkler çocuk seviyor, bolca yapıyorlar. Buraya kadar iyi hoş da, yaptıktan sonra ortaya salmak, dahası sosyal medya "çocuğumuza aman annecim demeyelim, aşkım demeyelim" diye birbirine girmişken, "gel dedim Allahın belası", "bir çarparım bir de yer çarpar" gibi şaşırtıcı hitaplar..? Neyse bağrış çağrış indik Türkiye'ye. Yattık kalktık gittik deniz kenarına. Güzel güzel minderler şezlonglar yapmışlar, mis gibi gölge, turkuaz su, sakinleşecek rahatlayacağız ama mümkün değil, her yerde bir çocuk sesi, onu bastıran ciyak ciyak bir anne sesi. Devamlı "yapma, hayır, bırak dedim, vurma, itme dedim, senin değil o, kardeş o küçük, paylaş oyuncağını yoksa hepsini koyuyorum torbaya bir daha da vermiyorum"lar. Amanın. Nasıl olumsuza odaklı, kısıtlamacı, cezalandırıcı bir toplumuz! Ben bana karışan teyzelerden dert yanarken, bir baktım herkes ama herkes birbirine karışma halinde. Hele ki küçük bir çocuksanız, sizin hiçbir surette seçim hakkınız falan yok, her yaptığınız yanlış. E ben olsam ben saldırırım sağa sola, insanın içinde öfke birikir yahu..

Oyuncaklarını paylaşmayan çocuğa n'apalım demişsiniz. Bırakın. Bırakın paylaşmasın, belki "aidiyet hissi"nin gelişim evresinde, kendine ait birşeyler olsun, şu dünyada onun da bir yeri olsun istiyor.. Tabii ki "hadi beraber oynayın, bak beraber oynayınca nasıl eğlenceli oluyor, sen bir oyuncak al, birini de ona ver" diye yüreklendirmek lazım ama bırakın yahu, kendi oyununu kendi kursun, istiyorsa tek başına oynasın, oyuncağını paylaşmasın.

Oyuncağı alınınca ağlayan çocuğa n'apalım demişsiniz. Bırakın. Bırakın oyuncağını kaptırsın, hayat her zaman onun kazanacağı bir oyun değil ki. Bazen de onun istemediği sonuçlar ortaya çıkacak, bazen haksızlığa uğrayacak, yenilecek, canı acıyacak. Tabii ki ona alternatif sunun, "bak o senin oyuncağınla oynamak istedi, sen vermek istemedin ama o zorla aldı. Merak etme biraz oynayıp geri getirecek çünkü o senin oyuncağın. Hadi sen şimdi bununla oyna" diyin. Diyin ki problem çözme, alternatif sonuç çıkarma becerisi gelişsin.

Çocuğum itilip kakıldı hatta belki hırpalandı, ya da benimki komşunun çocuğunu ısırdı, tırmaladı n'apalım demişsiniz. Ha işte o noktata kaplan kesilin. İtişme, dövüşme ne sizin ne başkasının çocuğunun yapmasına izin verilecek bir davranış değil. Mümkünse işaretleri önceden fark edip olayın öncesinde müdahale edin. Özellikle yaş ve bedensel özellikleri farklı olan çocukları iyice tanıyana dek yalnız bırakmayın, tekrarlayan zorbalık davranışında çocuğun ailesiyle iletişime geçin. Zarar gören çocuğu kucağınıza alın, öpüp severek ne olduğunu anlatın ve bunun doğru bir davranış olmadığını, diğer çocuğun haksız olduğunu yanlış davrandığını, kendisinin duygularını anladığınızı ve yanında olduğunuzu belirtin. Çocuklar genellikle itilip kakılmaya karşı çok duygusal tepkiler vermezler, çabuk unuturlar ama sizin davranışlarınızdan etkilenir, siz nasıl davranıyorsanız, onlar da o şekilde davranırlar. Yani siz diğer çocuğa bağırırsanız, ailesiyle kavga ederseniz, olayı gereksiz yere büyütürseniz, bir sonraki zorbalık davranışında çocuğunuzun daha fazla ağlayıp bağırdığını görürsünüz. O nedenle sakin kalmak, duygularını ona sözlü olarak tekrar açıklamak ve bu olayın bir hata, istemeden olan bir olay olduğunu söyler ve olumluya odaklanırsanız, çocuğunuz da olayı fazla büyütmeden unutur gider. Tabii ki tekrarlayan zorbalık bunun dışında, o zaman gerekli mercilerle iletişime geçmek ve çocukları birbirinden uzak tutmak ve zorba çocuğun yaşına uygun cezalandırılmasını, zarar gören çocuğun duygusal anlamda desteklenmesi önemli.

Bir de tabii işin anneler kısmı var. Ne yazık ki bazı anne babalar çocuklarının, özellikle erkek çocuklarının atılgan ve hakkını yedirtmeyen türde insanlar olmasını istiyor. Dahası çoğu anne baba kendi çocuğunun diğer çocuklardan daha "önde" ve "kazanan" olmasını hedefliyor. O nedenle zaten her oyun parkının olmazsa olmazları "sizinki kaç aylık? sizinki yiyor mu, uyuyor mu, vs vs" gibi cevaben "sana neeee" diye haykırmak istediğiniz sorular oluyor. Ama bunlar hep aslında yetersizlik hissi, kompleksler ile ilişkili. O nedenle fazla takılmamak en doğrusu..

Kendimiz gibi düşünmeyen anne babaların arasında yaşıyoruz ve onlarla bir arada yaşama yolunu bulmamız lazım. Ya hiç iletişime geçmeyeceksiniz (bu çocuğunuza "asosyal ol" mesajı verir), ya sinirinizi bozan kişiye karşı duracaksınız (bu çocuğunuza "asabi ol" mesajı verir), ya da aklınızı kullanacak, kendinizi ve çocuğunuzu ezdirmeden ve karşınızdakini de fazla kafanıza takmadan kısa ve öz kibar ve mesafeli cevaplarla bu tip insanları eli boş geri yollayacaksınız (bu da çocuğunuza "olay benim kontrolümde, dış etkiler benim psikolojimi ve davranışlarımı bozmuyor" mesajı verir). En güzeli de aslında mizahla yaklaşmak, mesela "kaç aylık" diyene "ooohooo çook aylık valla artık ay hesabı saymıyoruz biz" diyip kestirip atmak, "yiyor mu" diyene "her insan gibi acıkınca yiyor" demek ve gülümseyip hop sağ tarafa dönüvermek. En güzeli..

Bir de ufak acemi anne halleri anektodu verip kaçıyorum, hatırladıkça hala kızarır ve gülerim. Geçen sene yine tatil için gittiğimizde, kahvaltıya gittiğimiz cafede babanın teki başıma musallat oldu. Bildik sorular yine kaç aylıkla başladı, ama öyle iyi niyetli tanışma ve oyun oynama amaçlı değil, bildiğin seninki / benimki karşılaştırması."Hiç çekemiycem" diye düşünüp kızın yaşını 6 ay küçülttüm. Adamın gözleri pörtledi, o yaşta kendi kendine yiyen, bıcır bıcır yürüyen, tek tük konuşmaya başlamış çocuk ile kendinin "az gelişmiş tosuncuğu"na bakıyor bakıyor anlam veremiyor. Karısına da söylemiş ki ben hesabı vermek için kalkınca kadın tüm cafeye bağırırcasına "ay 6 ay bu kadar mı fark edermiş" diye bir feryat kopardı, gözleri falan dolmuş kadının hırstan. Valla kendileri kaşındı ama zaferime gülemedim çünkü acıdım da kadına, bir daha da kızın yaşını öyle küçültmedim. Yani yalan dolan da bu tiplerden kurtarmıyor, ben yine bildiğiniz "özgüveni tam ve azıcık keçileri kaçırmış hafif çatlak hafif asosyal anne" olmaya devam.. Oh missss. Benim gibi anneler bana yeter, benimki gibi çocuklar da Maya'ya yeter, yani sevgili minnakdaşlarım, biz bize yeteriz rahat olunuz ;)