Ananem beni büyütürken, gelen giden "anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?" diye sorar ve her sefer aldıkları "ananemi!" cevabına "ne şakacı çocuk" diye gülerlerdi. 80'lerde çocuk psikolojisi tabii daha yerlerde sürünüyor, bu tip soruları sormak ve çocuğu ikilemde bırakmak bir nevi aile eğlencesi falan. Bilirsiniz canım, hepimiz 80'lerin 90'ların çocuklarıyız.. Ne emniyet kemeri, ne çocuk koltuğu, ne organik gıda, ne tv'nin zararları, çık sokakta oyna, ikram edilen çikolatayı asla geri çevirme hatta avuçla al, oldu bitti tamam (sahi nasıl hayatta kaldık biz?)
Bir kere şu fotoğraflara bakın, çocukla çocuk olmuş, içten eğlenmişler değil mi? Sadece "bakım" vermemişler, oynamışlar, eğlenmişler. Bunlar kıvama gelmişler be blog. Yine arada "kıyamıyoruuuz" krizleri tutuyor, gereksiz tartışmalar, benden daha anne kesilmeler, benim hayır dediğimi hiç iplemeden hatta gizli gizli evet'lemeler falan yaşanıyor ama, yok yok 100 üzerinden 95 olmuşlar, pişmiş bunlar. Tadından yenmezler. Allah başımızdan eksik etmesin. Biraz kendilerine dikkat eder, güzel yaşlanırlarsa inşallah; bizim kızın çocukluğunu, ergenliğini, genç ve orta yaşını da görürler, tadını alırlar inşallah.
Babanne ise hem mesafeli bir Alman, hem de Maya'yı daha sık görüyor diye olabilir ama benim anne babam gibi değil. Hakkını yemeyeyim ama, özünde çok iyi bir kadın. Bir ihtiyacım olduğunda, mutlaka yanımda. Ama aramazsam söylemezsem de hiiiç karışmaz, sormaz. Şikayetçi asla değilim, ben kendim de bu akrabalık işlerinde biraz "yabani" olduğum, kendi özgürlüğüme düşkün olduğum için bu durumdan çooook memnunum. Ne fazla yakın, ne fazla uzak. Ama tabii bazen biraz uzak, biraz kendine odaklı. Bizim alışık olduğumuz anane babanne kalıbına ne görsel ne davranışsal açıdan hiç uymuyor. Olsun. O da bir başka renk hayatımızda..
Alman babanne kapı gibi. Türk anane ve dede duygusal. İkisinin de sevgisi derece bazında aynı bence ama gösterme şekilleri çok farklı. Bazen bakıyorum, Maya'nın da onlara davranışı çok farklı. Babanneye daha sözel, daha "bak tek başıma neler başarıyorum, bak bunu da yapabiliyorum" diye "entellektüel hava atar"ken, anane ve dedeye sarılsın, öpsün, bedensel boğuşmalar, tepinmeler, ısrar etmeler, çığlık atmalar.. Alman babanneyle gidilen yemekte kızımın çıtı çıkmaz, çatal bıçakla yer, kendi kendine oyun oynar, aynen o gördüğünüz ve "ne yapıyo bunlarda böyle oluyo çocukları" dediğiniz Alman çocukları gibidir. Türk anane ve babanneyle ise masada durmaz, çatalı bile ağzına ister, illa ki ağlar, kriz yaşatır, kırar döker, ne kendi oturur ne bizi otutturur, sinir harbi içinde geçirtir zamanı. İnanılmaz haller.. Gülerek ve şaşırarak izliyorum, ufacık bedende bu denli psikolojik akrobasi yeteneği..!
Yani ananesini mi daha çok seviyor babannesini mi derseniz; görünürde anane tabii. Çünkü daha görsel bir sevgi. Ama bakıyorum da, babannesini anmasında, birlikte oldukları zaman takındığı hallerde falan aynı derece ama daha içselleştirilmiş, dışa vurulmadan da yaşanan yoğun bir sevgiyi de görüyorum.