Çalışan ya da çalışmayan tüm anneler için zaman yönetimi

Çalışan ya da çalışmayan tüm anneler için zaman yönetimi

Hani bazı insanlar sık sık "gün keşke 24 değil 34 saat olsa, ay hiç bir şeye yetişemiyoruuum, yetemiyoruum, deliriciym" diye yakınırlar ya, hatta ebeveyn olduktan sonra sanki gün daha da kısalır, saatler koşar.. Sadece saatler mi; günler, aylar hatta yıllar koşar ve siz kendinizi "daha dün üniversiteden mezun olmuştum, üzerinden 10 sene ne zaman, nasıl geçmiş!?" diye düşünürken yakalarsınız ve birden o meşhur, o korkutucu "ömrüm geçiyor ve daha yapmayı hayal ettiğim bir çok şey var, hiç birini yapamadım!" hissi gelir çöreklenir yüreklere. Hayatı boşa geçirmek.. Pişmanlıkların en büyüğü.. İşte bugün bunun önüne nasıl geçeceğiz, onu yazacağım.

Çok iddialı değilim ama zamanı yönetme ve verimli kullanma (kaliteli zaman geçirme) konusunda küçük yaşlarımdan beri başarılı olduğumu düşünüyorum. İtiraf edeyim, günü uzatmak isteyen insanlar beni şaşırtıyor çünkü beni günün 24.0001 saat olma riski dahi korkutur, yok yahu, bence gün yeterince uzun, daha da uzatmanın alemi yok, vallahi bakınız. Yoksa Cuma akşamı nasıl gelir, yorgun ruhumuz haftasonu denen cennete nasıl ulaşır canlar, aman diyeyim!

İşin sırrı tek cümlede; önceden planlama, yapılması gereken, istenen, hedeflenen işleri sınıflama, önem listesi oluşturma ve planlanmış işler için realist zaman süreleri biçebilme sevgili dostlar. Bu cümleyi anlayıp içselleştirdiyseniz, zamanınıza yazık, gerisini okumayın çünkü şimdi vır vır vır uzata yaya sadece bu cümleyi anlatacağım size..

Vakti zamanında, severek takip ettiğim bir blog arkadaşım sayesinde Celestine Chua'nın bazı kişisel gelişim makalelerini okumuştum. Hakikaten öfke yönetiminden olumsuz geribildirimlerle mücadeleye, çok çeşitli alanlarda güzel makaleleri var; bize Batı'dan daha "yakın" olan "Uzak Doğu"lu kişisel gelişim uzmanının. Celes'in "big rocks first" ilkesi çok önemlidir, yani otur yapılması gereken ya da gerekmediği halde yapmak istediğin işleri bir bir yaz ki sadece düşünmek, planlamakla kalmasın, soyut düşünceler görsellik de kazanarak "somut hedeflere dönüşsün". Sonra bunları önem sırasına diz ve yanlarına ne kadar zaman alacağını ya da hangi zaman diliminde yapılacağını yaz. Mutlaka yapılması gereken maddeler büyük taşlar gibidir, keyif maddeleri ise küçük taşlar ya da su gibidir. Günü kavanoz gibi düşünürsek, önce suyla kumu koymaya kalkarsan, büyük taşları kavanoza sığdıramazsın. Ama büyük taşları önce yaparsan, belki günün sonunda az iş görmüşsün gibi gözükse de, "bugün önemli işler gördüm" hissini duyarsın.

Örneğin benim dün (Cumartesi günü) yapmak istediklerim, önem sırasına göre şu şekildeydi:

1. Ev temizlenecek, balkonlar kışa hazırlanarak kapatılacak, çamaşırlar yıkanacak, asılacak (2 saat).
2. Akşam yemek için şehir merkezine gidilecek, mümkünse bir kadeh şarap içilecek, eve gelip Maya uyuduktan sonra biraz kocayla ilgilenilecek :) (saat 18.00-20.00 arası yemek, 20.00'den sızana kadar koca)
3. Pazar akşamı X'ler yemeğe geleceği için; menü oluşturulacak, alışveriş yapılacak (1 saat).
4. Maya ile çocuk kütüphanesine gidilecek ve 2-3 yeni kitap alınacak (2 saat).
5. Sabah spa'ya gidilecek, öğlen kayınvalidemle yemek yenilecek 10.00-11.30 arası spa, 11.30-13.00 arası yemek).
6. Öğleden sonra Maya uyuduğu saatlerde clinical neuropsychology dergisindeki makale okunacak (1 saat).

Bu liste yazılı olarak değil, kafamda son 3-4 gündür duruyor, bazı maddeler ekleniyor, bazıları çıkıyordu. Yazılı hale getirmek, yapmaya başlamanın ilk adımı. Maddeleri önem sırasına dizmek aslında onlara bir vücut veriyor ve diyelim 10 maddelik bir liste hazırladıysanız, bazen "yuh artık, ne kalabalık olmuş bu liste, şunu şunu şunu atayım da azıcık soluk alacak zaman çıksın" diyebiliyorsunuz. İyi yapılmış bir planlama, aslında en önemli ilk adım. Realistik zaman belirleme ise en önemli diğer adım.

Mesela ilk madde, ev temizlemek. Neden bu kadar önemli? Ben titiz bir insan değilim ama temiz ve düzenli bir ortamda yaşamaktan keyif alıyorum. Öyle şunlar illa şurda duracak, bunların tozu her sabah alınacak falan türlü takıntılarım yok, evim de çok pırıl pırıl parlamıyor ama şöyle bir koltuğa rahatça oturup keyifle çayımı içecek ve evime bakıp "oooh ne rahat, ne ferah" diyecek düzeyde temizim, düzeniyim. Çünkü inanın temiz ve tertipli bir ev içinde yaşayan insanları gerçekten rahatlatan hatta dinlendiren bir unsur. Benim evim 90mt2 ve minimalist düzenlenmiş sade ve beyaz renk ağırlıklı şu yandakini andıran hatta halısı ve perdesi bile olmayan bir ev. Öyle etrafta vazodur biblodur bulundurmuyorum, çocuğumun eşyaları kendi odasında durur, kutular içinde istediği odaya taşır ve oyunu bitince tekrar kutulara konup odasına kaldırır. Dolayısıyla her hafta 1 dipköşe, 1 de elektrikli süpürgeyle silme türü temizlik bize yetiyor. Bazı insanlar aynı evi koca bir günde temizleyebilir, bazıları ise 1 saatte şipşak temizler çıkar. Dolayısıyla süre belirleme tamamen kişisel ve yapılacak işin detaylarına bakıyor. Hayatınızı ne kadar az süsler, minimalist düzeyde eşya sahibi olursanız, aslında eşyaların bakımı ve sürdürülebilirliği de o derece kolaylaşıyor (aslında bu sade yaşam konusunda da yazmalıyım çünkü bence düzenli ve planlı bir hayatın ilk basamağı gereksiz yüklerden kurtulmak ve hayatın her alanında sadeleşmek, yazayım mı onu da bir sonraki sefere?)

Mesela önem listemdeki ikinci madde aslında size çok önemli gelmeyebilir fakat dün yapmayı en çok istediğim şeylerden biri 1 bardak kaliteli beyaz şarap içmekti! Ağzımda duyacağım o kekremsi tad benim için önemliydi, sanki günün kapanışında "evet bugün güzeldi" diye hissedebilmem bu beyaz şarabın ağzımda bıraktığı hoşluğa da bağlıymış gibi.. O nedenle önem listesinde 2. sırada, yaşam listesinde mutlaka bulunması gereken "kendine ve beraber yaşadığın insanlara zaman ayır, tüm bedenin ve ruhunla, başka hiç bir şey düşünmeden ve yapmadan sadece onlarla otur, konuş, gülüş" maddesi..

3. ve 4. maddeler yine çok önemli çünkü alışverişin mutlaka dün yapılması (Pazar günleri marketler kapalı bu memlekette) ve Maya'nın yeni kitaplarına dün kavuşması (çünkü bugün ayın 31'i ve bizim evde her ayın son günü Maya ufak bir hediye alır) gerekiyordu. 5. madde yine keyif ile karışık sosyal, psikolojik ve fiziksel aktivite ve genel haftanın yükünü atma ve gelecek haftaya motivasyon sağlama açısından önemli. Son madde ise bilişsel denge açısından ve söz konusu makale hakikaten ilgimi çektiği ve okumayı dört gözle beklediğim için önemli ama Maya çoğu öğle uykusunu artık uyumuyor ve yine dün de uyumadığı için bu madde az kalsın safdışı kalacaktı (olsun.. çok önemli değil, kavanozdaki en küçük çakıl bu çünkü) ama sürpriz bir manevrayla spa'ya makaleyle gittim ve ayaklarımı uzatıp büyük bir keyifle makalemi okudum (bingo!).

Gördüğünüz gibi, planlarımı bir önceki yazımda bahsettiğim 4 kollu teraziye göre planladım. Sosyal, psikolojik, fiziksel ve bilişsel açıdan dengeli bir plan yaptım. Üstelik zaman biçme konusunda realist davrandım ve esneklik payı marjinini geniş tuttum. Maddelerin tamamını olmasa da büyük çoğunluğunu gerçekleştirebileceğimi düşündüm ve yandaki zaman aralıklarını da dikkate alarak işe başladım. Sonuçta da listedeki tüm maddeleri gerçekleştirebildiğim hoş bir Cumartesi günü oldu. Ha ama listedeki maddelerin sadece 2 ya da 3 tanesini gerçekleştirebilseydim yine de yeterli olurdu çünkü en azından büyük taşlardan kurtulmuş olurdum..

Ha bu noktada şunu belirtmek isterim. Benim çocuğum da çoğu çocuk gibi en geç 7'de ayaklanır ve Duracell tavşanı gibi pili bitip yatağa yığılana dek tam gaz koşar, oynar, sıkılır, yanına ister, kucak ister, ilgi ister. Fakat ben yıllardır biyolojik saatimi sabah 07'den gece 23'e ayarladığım için, her sabah mutlaka B-D vitamini aldığım için, yoğun günlerde soldan soldan gelmeden hemen bir bardak kahve ya da diyet kola içtiğim için, öğle uykusu uyuduğunda ben de yanındaki koltukta 15-20dk'yı geçmeyecek şekilde "power nap" (güç toplama uykusu) yaptığım için, doğrusu bu enerji beni yormuyor (beni yoran ve iş görmemi engelleyen mızmızlık, sonu gelmeyen istek listesi vs. onlar ayrı hikaye). Yani güne erken başlayın, gece yarısını görmeden uyuyun, artık 8 saat uyku hepimiz için ütopik ama mümkün olan en geniş uykuyu alın derim. Gün içinde şekerli besin tüketmemek, muz ve kafeini cansimidi bazında tüketmek de işe yarıyor.

Ha bir de en önemlisi; güne mutlaka ama mutlaka sıcak bir duşla başlayın, geceden kalma hamlamalar, isteksizlikler, ağırlıklar aksın gitsin (Türk insanımız hergün yıkanmayı pek sevmez ama sadece 15dk alır ve inanılmaz bir enerji verir, inanın). Bu yandaki fotoğrafa çok güldüm, her cm2'lerinden zevksizlik akan Rusların köpüklü romantik banyo anlayışı buymuş :P Ama kadın (yoksa adam mı?) memnun gözüküyor, biz ona bakalım.

Kahvaltıyı haftasonu dışında uzun tutmam, uzun tutunca öğlen yemem ve hemen kahvaltı sonrası hedeflediğim listeme başlarım. Hafta içi işe gitmek, çocuğun bakım ve eğitim gerekleri ev işlerine zaman ve enerji bırakmıyorsa, yemek, çamaşır, temizlik gibi işleri haftasonuna bırakırım ama günün yarım saatini mutlaka "benim zamanım" yapar, asla ödün vermem çünkü bu da enerjinizi yükselten en önemli şeylerden biri. O yarım saatte isterseniz alın elinize bir sıcak içecek tavana bakın, isterseniz okuyun, isterseniz ayaklarınıza kırmızı oje sürün ama asla bir başkası için "yapılması gereken birşeyi" ya da bir görev / sorumluluğu yapıyor bulmayın kendinizi. Bu noktada "yaw 30dk nasıl nerden buluyorsun" derseniz, ben 1997'den beri tv izlemiyorum ve inanılmaz zaman kalıyor tv gidince arkadaşlar. Dünyadan haberimin olmasını tamamen sosyal medyada takip ettiğim gazetelere ve dergilere borçluyum (yetiyor) ve çok popüler dizi ve filmleri de haftanın 1-2 akşamı çocuk uyuduktan sonra internetten izliyorum (o da yetiyor). Tv gerçekten çok zaman öldüren ve öldüremediğini de kalitesizleştiren birşey bence. Siz de tv dışında bir başka şeyin (sosyal medyaya ya da zamanı boşa geçirmenize neden olan herhangi bir başka şeyin) tesbitini yapın ve kurtulun ondan.

Başlıkta özellikle çalışan ve çalışmayan tüm anneler için dedim, çünkü nedense çalışan anneler çalışmayan annelerden daha bir yoğunmuş gibi lanse ediliyor, buna asla katılmıyorum çünkü çalışmayan annelerin de başka türlü sorumlulukları ve yaptıkları başka işler var (ha çalışmayıp, hobisi ya da öğrendiği, kendini geliştirdiği hiç bir şey de olmayan, öyle tüm gün evde yatan analar da mutlaka var ama onlar zaten zaman yönetimine gelene kadar daha çok farklı alanlarda kendilerini değiştirmeli, hatta iddialı olacak ama kişisel gelişim değil direkt psikolojik terapi görmeliler, hayatı bu kadar boş, hiç bir şeye dokunmadan, hissedemeden yaşamak bir hastalık çünkü). O nedenle çalışan ya da çalışmayan tüm annelerin "yapılacaklar ve önem listeleri" farklı maddelerden oluşsa da, zaman yönetimi konusunda aynı yoldan geçtiklerine inanıyorum. Çalışan anneler için ev işleri konusunda alabildikleri tüm yardımı almalarını önereceğim, o iki bardak bile o makinaya girsin arkadaşlar, elde yıkanmasın. Çamaşırlar makinada yıkanıyor zaten ama ütü (özellikle ütüye meraklı değilseniz, var böyle insanlar, terapi babında..) bırakın işi uzmanları halletsin (bu insanlar da kazansın, ekonomi işlesin) yani kısaca, alınacak yardım alınsın, 2 saat bile kazandırsa kardır yanınıza ve çocuğunuzla, eşinizle, kendi kendinizle geçireceğiniz zamana ve verdiğiniz paraya değer inanın!

Son olarak; 0'dan 100'e bir anda çıkmayın. Zaman yönetimi ve kaliteli zaman geçirmek bir günde öğrenilmez, tek bir yazıda da öğretilmez. Mesela hemen yarın için normal günlük hayatınız dışında ekstradan tek bir hedef koyun, ne kadar zaman alacağını yazın, yapın. Ertesi gün 2 hedef koyun, daha ertesi gün 3 hedef koyun. Gerçekleştiremezseniz de üzülmeyin, bu bir öğrenme süreci, yılmayın, ertesi gün baştan başlayın.

Yazı çok uzadı, kaliteli zaman geçirme konusunu da bir sonraki yazıda ele alayım, olur mu?