Çocuğuma sinirlenmemeyi nasıl başarabilirim?

Çocuğuma sinirlenmemeyi nasıl başarabilirim?

Öğrenen Anne'den yine çok ses getirecek bir "çocukla hayatta kalma rehberi" etkinliğine hoş geldiniz :) Malum yavrular dünya üzerindeki 2. yıllarını tamamlar tamamlamaz (hatta büyük çoğunluğu "daha adı üstünde "2 yaş krizi" beklesene azcık yavrum" desek de, rakamlara fazla mahal vermeden) adet yerini bulsun diyerek keçileri dağlık araziye doğru kışkışlamaya başladılar. Helal olsun onlara; daha önce de yazmıştım, 2 yaş krizine girenden değil girmeyenden korkun bacılar. Çünkü bu krizin "benlik gelişimi, sosyal yaşam kurallarını öğrenme" gibi biz psikologların dillerinden düşmeyen kazançları dışında, ilerde yetişkin olduklarında işlerine çok yarayacak bir de "sosyal baskıya başkaldırma ve grup psikolojisine uygun pasif hareketler değil; aksine, genel etik ve adalet anlayışıyla paralel düzeyde (olduğunu umduğumuz, çünkü bu paralelliği çocuğumuza kazandırmak da bizim ebeveynlik görevimiz) kendi düşüncelerini, haklarını savunacak aktif davranışlar içine girme" davranışının kazanılması açısından da çok hayati önemi var. Sonra diyorsunuz niye bu millet koyun gibi yönetilmek istiyor? İşte bunun önüne geçmek için 2-3 yaş ve ergenlik döneminde yaşanan "başkaldırı"yı önemsemek ve uygun şekilde desteklemek gerekiyor.

Fakat; bazen öyle şeyler yapıyorlar ki.. E biz de yorgunuz; aynı anda on kulvarda birden koşu yarışındayız, belki patrona kızmışız, belki kocaya delirmişiz, belki kaynana kafamızı ütülemiş.. Uyumamışız, kahve içememişiz.. Sabrımızın sınırındayız.. Ve o anı yakalıyorlar, illa ki yakalıyorlar!

Çocuğumuza sinirlenmemeyi başarmamız mümkün değil çünkü sinirlenmek de en az sevinmek, üzülmek, endişelenmek, neşelenmek kadar insani bir duygu. Duygularımızı kontrol edemeyiz fakat duygularımızın yarattığı ya da neden olduğu davranışları kontrol edebiliriz. Yani daha önce de yazdığım gibi; 2 yaş krizindeki çocuğu değiştiremiyorsanız, 2 yaş krizindeki anneyi değiştirin! Nasıl mı; aynen şu yazımda değindiğim gibi; öfkenizi kontrol altına alarak.

Yazıda çok ayrıntılı anlattığım için tekrar etmek istemiyorum, fakat bir iki eklentim olacak:

Çocuğunuza vurmak, fiziksel cezalar vermek kabul edilemez tabii fakat bir çok anne "bağırma"nın çok da sorun olmadığını düşünüyor. Oysa çocuğa bağırdığınız anda, çocuğun hissettiği tam olarak şudur: kendinden fiziksel olarak 3 kat büyük ve sinirli bir kütle ona doğru geliyor, bu büyük kütlenin büyük gözleri, elleri, kızarmış bir yüzü ve görünen dişleri var ve çok yüksek sesle, bağırarak konuşuyor ya da uluyor. Oysa bu kütle onun yiyecek, barınma, güven ve öğrenme ihtiyaçlarını karşılayan, tamamen bağımlı olduğu, dünyayı onun üzerinden kurduğu tek varlıktı.. Siz olsanız ne hissederdiniz? Evet; korku, çaresizlik, kaybolmuşluk hissi, tüm güven duygunuzun yerle bir olması. Ve bu mantıklı bir yetişkinin hissettikleri, şimdi bir de mantığı, yargıları, sosyal becerileri hiç gelişmemiş 2-3 yaşında bir çocuğun ne hissedebileceğini düşünün!

Dolayısıyla lütfen çocuğunuza bağırmak istediğiniz anda, onun yerine kendinizi koyun ve bu bahsettiğim manzarayı düşünün. Çocuğunuz sizi ne kadar sinirlendirirse sinirlendirsin, öfkenizi kontrol altında tutmak ZORUNDASINIZ çünkü o 2 yaşında, sizse bir yetişkinsiniz ve şu an çocuğunuza "öfkenin dışavurumunu öğretme" dersi veriyorsunuz. Onun öfkelendiğinde nasıl davranmasını istiyorsanız, bıkmadan, usanmadan, devamlı, sürekli ona örnek olacak şekilde davranmak zorundasınız. Ya da bırakırsınız, o da öfkelendiğinde sizin gibi vurur kırar, bağırır, çağırır.. Fakat unutmayın, bugün elinizin altındaki küçük çocuk yarın sizden daha uzun, daha güçlü bir insan olacak ve öğrendiği bu tekniği siz nasıl onun üzerinde kullandıysanız, o da sizin üzerinizde kullanma hakkını kendinde bulacak. Her zaman dediğim gibi; yaptığınız ebeveynlik "bu an" için değil "yıllar sonraki bir an" için..

Peki, ne yapacağız? Çocuğunuza sinirlenmemenin en kolay yolu; onun sizi nasıl ve neye sinirlendirdiğini keşfetmek ve çocuğunuz sizi sinirlendirmeye başlamadan çok önce bu kısırdöngüyü kırmak. Bunun için daha önceki yazıda bahsettiğim "günlük tutma" yönteminden yararlanabilirsiniz ve gün içinde nelere sinirlendiğinizi (örn. o kalemle duvarları boyama dediğim halde inatla boyadı), öncesinde ne hissettiğinizi (örn. bulaşık yıkıyordum ve ona devamlı yapma etme demekten yorgundum), sinir anında nasıl davrandığınızı (örn. hırsla gittim elinden boyayı aldım, bağırdım, poposuna vurdum) ve siniriniz geçtiğinde ne hissettiğinizi (örn. 30dk sonra sakinleşmiştim ama poposuna vurduğum için kendimi berbat bir anne gibi hissediyordum, içimden ağlamak geliyordu) ve aslında nasıl davranmanızın gerektiğini (örn. vurmak yerine odadan çıkıp 2 dakika banyoya gidip yüzümü yıkayabilir, derin nefes alıp geri dönebilirdim) yazarak kişisel bir farkındalık listesi hazırlayabilirsiniz. Bu liste kabardıkça size "yorgundun, müsamaha düzeyin düşmüştü, birden sinirlendin ve yapmaman gereken bir davranışı yaptığın için üzüldün, kendini suçladın" kısırdöngüsünü gösterecek ve "demek ki yorgunken aynı anda birçok işle uğraşmam beni daha sabırsız yapıyor, çocuğum ilgi istediği halde ilgi göremeyince sırf ilgimi çekebilmek için yapma dediğim şeyi özellikle yapmaya başlıyor, kurallarıma uyulmaması beni sinirlendiriyor ve çok çabuk parlıyorum" dedirtecek ve "peki ne yapmalıyım?" diye düşündürecek. Bu listedeki olaylara baktıkça "demek ki aynı anda bir çok iş yapmayacağım, sakinleşeceğim, yavaşlayacağım, çocuğum ilgi istediğinde işimi bırakıp 5dk bile olsa tamamen onunla ilgileneceğim" diyeceksiniz. Ayrıca belki koyduğunuz kuralların ne derece geçerli ve uygulanabilir olduğunu sınayacak, daha esnek olarsak yeniden düzenleyeceksiniz (örn. çocuğa kağıt kalem vermek ya da ilgisini kalemlerden oyun hamuruna çekmek gibi).

2 yaş krizlerinin ortasında bulunan tüm anneler bilirler ki; bazı savaşları kazanamayız. Çocukla "güç savaşına girmemek" hakkında şu makaleyi okumanızı öneririm. Bazı küçük savaşları (kendisine ve çevresine fiziksel ya da psikolojik zarar vermediği sürece) kazanmasına izin vermeliyiz. Fakat aynı zamanda da tutarlı olmalıyız, bugün evet dediğimize yarın hayır dememeliyiz. O nedenle; çocuk bir şey için ısrar ediyorken kendinizi hop geri çekin ve 1-2 saniye düşünün, evet mi hayır mı? Evet ise, hangi koşullarda evet, hayır ise değişme ihtimali var mı? Sizin koyduğunuz kuralı başkası yıkacak mı, evde uyguladığınız kuralı dışarda uygulayacak mısınız? Ebeveyn olmak "planlı olmak" demek, sadece bugüne değil, yarına dair planlar yapmak demek. Tutarlı olmak çok önemli. Tutarlı bile olsanız göreceksiniz çocuk aynı kuralı en az 8-10 defa yıkmayı deneyecek, farklı kişilerle farklı ortamlarda uygulamayı deneyecek. O nedenle birşeye hayır derken, iki kere düşünün. Bu yaştaki çocuklar "hayır" lafını duydukça kendileri de "hayır"cı olurlar, o nedenle küçük savaşları bırakın "evet" kazansın, "hayır" sadece gerçekten gerekli olan kurallar için uygulansın ve değişmez bir değeri olsun. Fark ederseniz önemli "hayır"ları çocuklar çok çabuk öğrenir ve ikinci bir defa sabrınızı denemezler, ama esnek bir "hayır" defalarca denenmeye mahkumdur..

Son olarak, kriz anında siz de öfkeliylen eyleme geçmeyin. Bırakın yerde tepiniyorsa tepinsin. Bırakın sinirliyseniz siz kendi içinize çekilin ya da çok uzun süreli olmamak kaydıyla (2 yaş için 2 dakika, 3 yaş için 3 dakika kuralı uygulanabilir mesela) odayı terk edin. Döndüğünüzde de sakin bir ses tonuyla "yavrum demin çok sinirlendim ve odadan çıktım çünkü bu davranışı yapmanı şu nedenle istemiyorum. fakat şu an sinirim geçti, eğer senin de ağlaman bittiyse istersen kucağıma gelebilir sarılabiliriz" diyebilirsiniz. Sarılmak istemeyen çocuğu zorlamayın. Fakat burada önemli bir nokta var; bazı çocuklar (benimki de bunlardan biri) ağlamayı çok fazla uzatıp, sonunda neye ağladıklarını da unutup sadece sinirden değil, "kaybolmuşluk" hissinin verdiği çaresizlik ve üzüntüye de çevrilebiliyorlar. Bu çocukları kasılmış, yerlerinden kıpırdayamaz, konuşamaz halde ağlarken grürsünüz. Ayrıca anneler ağlamanın tonunun da değiştiğini fark ederler, sanki daha "içli" bir ağlama başlamıştır. O noktada çok dikkatli olmak, kaybolan çocuğu mutlaka bulunduğu karanlıktan geri getirmek gerekiyor. Çocuğa sakince yaklaşmak, "çok ağladın, hadi artık susalım, gel sarılalım" demek ve kucağa almak, kucakta ağlamasına izin vermek, bu esnada da konuşarak "evet şuna sinirlendin ve ben de onu bu nedenle yapamayacağını söylediğim için ağlamaya başladın. fakat susmayı unuttun, çok ağladın, haydi artık susalım ve gel beraber yüzümüzü yıkayalım, gel şimdi şu oyunu oynayalım" vs gibi tekniklerle çocuğu o kısırdöngüden çıkarmak en azından bizim evde işe yarıyor. Fakat dediğim gibi, o geçiş anını yakalamak çok önemli, çocuk hala öfkeliyken kucaklamaya çalışmak sadece krizi daha da uzatıp şiddetlendiriyor. O nokta önemli.

Çocukla yaşanan gerginliklerin çoğu günlük rutin davranışlarda çıkıyor. Mesela bizim evde 2 yaşına dek günde 2 defa fırçalanan dişler, geçen ay birden kıymetlendi. Ne yazsak ne etsek inatla hayır dendi. Bizim evde merdivenlerden bisikletle inmemek kadar önemli bir kural günde 2 defa diş fırçalamaktır ve asla ödün verilmez. Rica ettim olmadı, anlattım olmadı, hatta yatırdım üstüne çullanıp zorladım yine olmadı. Adeta "diş fırçalama alışkanlığı edinsin" amacından uzaklaşmış zorla çocuğa iş yaptırma derdine düşmüştüm! Neyseki tam o zamanda karşıma çıkan, çocuğa iş yaptırırken özgür iradesini ve kendi zamanını kullanmayı (yavaşlamayı) öneren Bu makaleyi okudum ve diş fırçasını kendisine takdim ettim. Hemen o anda çözüldü sorun. şimdi her ay yenilediğim kendi fırçasını kendi seçiyor, macununu kendi sıkıyor, dişini kendi fırçalıyor, fırçasını yıkayıp kendi kaldırıyor ve bu küçücük görevi layıkıyla yerine getirince de kendini "büyük insan" sanıyor.

"Zamanlama" ve çocuğa uyarak yavaşlama konusu çok önemli, onu başka yazıda ele alacağım yine.

Öfke yönetimi konusunda sıkıntı çekiyorsanız şu yazıyı ve onun üstüne de bu yazıyı okumanızı öneririm.