Çocuğunuzla kaliteli zaman geçirmek istiyorsanız, yapacağınız tek bir şey var: önce kendinizle kaliteli zaman geçirmek! Daha önce şuradaki yazımda daha mutlu bir insan olmak için gününüzü nasıl planlayabileceğinizi, şu yazımda ise gününüzü planlarken ve zaman yönetimini yaparken nelere dikkat ederseniz daha verimli olacağınızı yazmıştım. Tabii tüm bunlara başlamadan önce yaşam hedeflerinizi gözden geçirmeniz, mümkün olduğunca yaşamı sadeleştirme ve basitleştirmeniz gerektiğinden de şu yazımda bahsetmiştim. Şimdi gelelim fasülyenin faydalarına..
Günümüz annesi belki de çağlar boyunca yaşamış tüm annelerden daha iki ucu mis kokulu değnekle karşı karşıya. Teknolojinin getirdiği bilgiye kolayca ulaşma lüksü aslında sadece ihtiyacımız olan kaliteli bilgiye değil, yanlış ya da eksik bilgi çöplüğüne de maruz kalmamıza neden oluyor. Eskiden sadece konu komşuya bakarken, şimdi taaa dünyanın bir köşesinde sosyoekonomik ya da felsefi şartları bizden çok farklı annelerin bloglarını eşeliyor, kendimizi onlarla karşılaştırıyor ya da gerçekte öyle olmadığı halde "mış gibi" görünen insanların yaşamlarına özeniyor, hiç yoktan gerginleşiyor, mutsuz oluyoruz. Üstelik sadece kendimiz de değil, dışardaki teyzeler, amcalar, çocuğumuzu bizden daha iyi tanıyorlarmış gibi bize karışma, kendi doğrularını dikte ettirme çabası içindeler. Bir bakıyoruz "aaa 1 yaşındaki çocukla evde Montessori uygulamasına başlamadın mı?" diyorlar, bir bakıyoruz "inanmıyorum yedikleri organik değil mi yoksaaaa?" diyorlar, bir bakıyoruz "ay ben çucuumu 47 ay emzirdim, 56 ay slingde taşıdım, kat-i surette yapancıya dokundurtmadım, sen de öyle yap" diyorlar. Ne yaparsak hatalı oluyor, eksik oluyor; anneliğimizle kimseyi mutlu edemiyoruz. Oysa hata tam da burda! Mutlu etmemiz gereken kişi sadece KENDİMİZ!
Eşimin bir sözü vardır; ben ne zaman "ay annemle babam şunu dedi, bunu dedim de uygulamadılar, ay ay vay vay" diye başlasam, eşim beni hemen susturur ve der ki: "onlar Maya'nın annesi babası değil, onların dedikleri doğru bile olsa, biz onun annesi babasıyız ve bizim dediğimizi koşulsuz yapmak zorundalar. Bunun şartı şurtu yok. O nedenle onlar bu hatalı davranışı yaptıklarında sen kulağını tıka geç ve onlara güçlü olduğunu, Maya'nın bakımında onların sana güvenmek zorunda olduklarını hissettir" der.. Gerçekten de doğru çünkü en cömertçe verilen şey genelde nasihat oluyor ama bu nasihat cümleleri içinde "melisin, malısın, şöyle yapsan daha iyi olur" türü ekler içerince, tüm etkisini yitiriyor. Onun yerine gerçek deneyimlerin samimiyetle paylaşılması, kısaca "ya ben de çok tökezlemiştim o konuda ama şöyle şöyle yaptım ve bende işe yaradı, tavsiye ederim istersen sen de dene" denmesi ve kişinin çözümü kendisinin aktif olarak bulmaya çalışmasını sağlamak 1000 nasihatten iyidir bence. Çocuklarımıza da böyle davranmamız ve davranışlarımızla örnek olmamız ama ASLA nasihat vermememiz öneriliyor (bakın burada).
Dolayısıyla; çocuğumuzla kaliteli zaman geçirmek için, kimsenin ne dediğine aldırış etmeden, öncelikle kendimizle kaliteli zaman geçirmemiz şart. Önce kendimiz deriiin bir nefes alacağız, yavaş yavaş hissede hissede vereceğiz sonra gözlerimizi açıp çevremizdekilerin ihtiyaçlarına odaklanacağız. İnanın bana; saçınızı süpürge etmediğinizde, başkasının işini kendinize görev edinmediğinizde, (çocuğunuz bile olsa) başkaları için yaşamadığınızda birden o koştur koştur hayatın sakinleştiğini, kendinize daha fazla zaman ayırabildiğinizi ve otomatik olarak bu zamanı daha verimli geçirdiğinizi göreceksiniz.
Mesela Maya'nın kreşe gittiği saatlerde ben işime, okuluma, hobilerime, sporuma, kişisel bakımıma dengeli ve önceden planlanmış, esneklik marjini geniş tutulmuş bir şekilde zaman ayırıyorum ve bu zaman beni öyle güzelleştiriyor ki; Maya'nın kreşten dönmesini iple çeker, onunla daha ilgili daha güleryüzlü bir şekilde vakit geçirir, daha yaratıcı ve kaliteli aktiviteler yapar, dışarıda geçirdiğimiz zamanda daha enerjik atlar zıplar ve yarattığı 2 yaş krizine daha toleranslı davranır, daha çok güler, tiye alır hale geldim! Resmen hayatla mücadele anlamında bağışıklığım güçlenmiş gibi hissediyorum!
Üstelik çocuğumun benden asıl isteğinin "güçlü ve dengeli bir anne" olduğunu fark ettim. Dikkat edin; oyuncak ya da beraber oynamak, zamanı en kaliteli ve verimli şekilde geçirmek ve beyindeki gri hücreleri beslemek falan değil, işin en özünde "dengeli, güçlü, yaşamı doya doya yaşayan bir anne olmak" yatıyor. Çünkü çocukla ne yaparsanız yapın unutacak ama aklına kalacak tek resim "annenin hayata karşı duruşu" olacak.. Siz devamlı yorgun, hayattan zevk almayan, asık suratlı olduktan sonra isterseniz evde ve dışarda aktivitenin dibine vurun, çocuğu satrançtan piyanoya taşıyın.. Vereceğiniz tek mesaj: "ne yaparsan yap, hayat boktan". Oysa tüm duyularınız açık ve gerçekten oyanında orda olmayı isteyerek yanına oturup onun çizdiği resme sadece bakmakla ve "hmmm, ben çok beğendim, sence de güzel oldu mu bu yaptığın?" demekle bile yetinseniz, gün boyu yaptığınız herşeyden daha değerlidir çünkü çocuğun aklında kalacak olan "annem yaptığım resmi beğendi, annem mutlu oldu" olacaktır. O nedenle çocuğa odaklı değil, kendimize odaklı yaşayalım ve yaşamın dolu dolu yaşanmaya değer bir şey olduğunu kendimiz örnek olarak gösterelim, yapacağımız en kaliteli aktivite, beyni en geliştirecek aktivite budur çünkü çocuğun yaşama karşı merak ve ilgi duymasını sağlamış oluruz. Hepi topu budur.
Başlangıç seviyesindekiler için bir iki örnek vereyim, burdan yola çıkıp kendinize uyarlayabilirsiniz..
- Yüzün. Suyun sakinleştirici etkisi gz ardı edilemez, yüzün ya da küveti doldurup, musluğu sadece saniyede 1 damla akıtacak şekilde ayarlayıp 30dk o tıp tıp tıp sesini dinleyin, müzik dinleyin, kafanızı dinleyin.. Küvet yoksa, her sabah güne duş alarak başlayın.
- Sevdiğiniz bir arkadaşınızı telefonla arayın ve çocuk dışında, dert dışında, sağlık ve memleketin hali dışında birşeylerden konuşun. Ya da eski bir dostla konuşuyormuşçasına bir kağıda aklınıza gelen olur olmadık şeyleri yazın.
- Evden çıktığınız an kapının önünde 1-2 saniye durun ve havayı koklayın, ne koktuğunu ayrımsamaya çalışın, kokunun sizi götürdüğü bir anıyı birkaç saniye yad edin.
- Gerçekten mutlu olduğunuz bir yaşam anını düşünün ve bunu daraldığınızda, korktuğunuzda, endişelendiğinizde "alternatif düşünce" haline getirmek için detaylandırın, hafızanızdaki o anı mümkün olduğunca uzatmaya çalışın.
- Bir ev bitkisi ya da çiçek alın, kimseye elletmeyin, sadece siz bakın, suyunu verin, ışığını dengeleyin, onunla "sadece iyi davranışları olan bir çocuğunuzmuş" gibi konuşun (iyi bir yerden alın ve alırken nasıl bakılacağını sorun da ölmesin hemen).
- Ellerinize krem sürün, oje sürün, dokunduğunuz eşyalara ve insanlara sertçe değil, bir balerinmiş gibi nazikçe dokunmaya çalışın.
- Bir işi en az sizin kadar iyi yapabilen birini bulduysanız o işi tatlılıkla ifade ederek ona yaptırın :D Valla bak, hem yükünüz azalır, hem zamanınız çoğalır, hem de diğer insana her zaman yaptığınız bir işin sorumluluğunu vermek o insana değer verdiğiniz, güvendiğiniz anlamına geleceği için (özellikle kocalar için çok geçerlidir bu) o insanı da mutlu eder.