Çocuğunuza en sık söylediğiniz cümle, aslında sizi yansıtır

Çocuğunuza en sık söylediğiniz cümle, aslında sizi yansıtır

Çocuğunuza en sık söylediğiniz cümleyi ya da kelimeyi düşündünüz mü hiç? Benim düşünmeme pek neden yok, çünkü şak diye söyleyeyim, gün içinde 10.000 defa söylediğim tek bir kelime var: "çünküüüü..". Çünkü (bak burda bile 3. kullanışım), Maya'nın gerçekten abartmıyorum, iki cümlesinden biri "Nedeeeeen?". Bazen özellikle zincirleme bir şekilde kullanıp delirtse de (bakınız Louis CK ve kızı), genellikle "çünkü"lemek hoşuma gidiyor, hatta bende de takıntı oldu "bilmiyorum" asla dememeye, bilmediğimi "dur 1sn. bakayım öğreneyim" diye kaynağından araştırmaya, bu sayede hakikaten çok acaip şeyler öğrenmeye de başladım. Hayata bir 3 yaş merakıyla yaklaşmak ne hoş..

Fakat; gün içinde çok sık tekrarladığımız bazı cümle ve kelimeler, bize aslında ebeveynlik tarzımız hakkında çok bilgi verir. Mesela çok sevdiğim arkadaşım Melike'nin annesinin taaa 80'lerin sonu, 90'ların başında geçen çocukluğumuzda, bizi hiç bitmesin istediğimiz (ve büyük ihtimalle bitirmemek için de baya uğraş verdiğimiz ve kadını bezdirdiğimiz) sokak oyunumuzdan eve çağırmak için yankılanan ve sonu da özel bir tınıyla biten "MelikeeeeĞH" haykırışları vallahi hala kulağımdadır. Ya da ananemin "sıkı can iyidir, zor çıkar" diyip gülüvermesi, apartmanın belalısının annesinin ikidebir kullanıp biz diğer çocukları bile durgunlaştıran "Allahın cezasığğğ"larının yıllar sonra bile şuraya yazarken hissettirdiği o sıkıntılı hava.. Sık kullanılan cümle ve kelimeler aslında sizi en belli edenlerdir.. Bir dikkat edelim bakalım..

Eşim özellikle haftaiçleri işten geldiğinde ilk 1 saat biraz dalgın ve yorgun oluyor. Yemeğini yiyip şeker seviyesini normale getirince de, şükür tam bir "kurulu oyuncak" oluyor Maya'ya ama o ilk saat biraz sıkıntılı çünkü koltukta oturup tv'de haber izlemek ya da telefonunu kurcalamak istiyor ve Maya'ya sık sık "1 dakika, biraz bekle, lütfen 1 sn izin ver" en çok söylediği kelime ve cümleler. Maya yaşı gereği beklemeyi sevmiyor ve bu cümleler onu kızdırıp, eşimin daha da üstüne çullanmasına neden oluyor. Sonunda "yemek hazır!" bizi kurtarıyor, tv ve telefon kapatılıyor ve yemek sonrası uyku saatine dek de aktif oyunla geçiyor. Eşime "1 dakika ve bekle" kelimelerini ne çok kullandığının farkında olup olmadığını sorduğumda şaşırdı ve üzüldü, "demek ki ben Maya'yı bir yük / dikkat dağıtıcı olarak görüyorum, onu ihmal ediyorum" dedi. Tamam o kadar da değil ama yine de bu cümleleri gün boyu kullanıyor olsaydı, "evet, aslında çocuğu genel anlamda hayatı yaşamaya bir engel olarak görüyor bu adam" diyebileceğim seviyeye gelseydi, ilişkideki sorunu tek bir cümlede bulmuş olabilirdik.

Ya da mesela, "oğlum dur, koşma, yapma, bak düşeceksin, gitme, etme.."yi takılı plak gibi tekrarlayan bir büyükanne var bizim oyun parkında. Oğlan hakikaten biraz hareketli ama yaşına uygun riskler alıyor, bedensel yeteneğini deniyor, kendini geliştirme çabasında. Kadınsa "koruma kollama" derdi içinde aslında çocuğun sağlıklı beden ve ruh gelişimini engellediğinin, ona "dünya güvensiz, korku duyulacak, zarar göreceğin bir yerdir" mesajı verdiğinin bilincinde değil.

Bir başka sık kullanılan cümle "yemeğini yedin mi, uyudun mu, x'i yaptın mı" gibi çocuğa devamlı "görevlerini" hatırlatma, altta yatan mesaj ise hayatın bir sürü yapılması gereken iş ve yük olduğunu, ancak "görevler" yapıldığında "eğlenceye zaman kalacağı" yani "başarı odaklı ebeveynlik" ve yarattığı sorun: kendine güvensiz, başarı kaygısı duyan, sorumluluk bilinci ve lider özelliği gelişemeyecek çocuk. Bunun yanında, çocuğu "çalışan" olarak, kendimizi de "patron" olarak görmemiz, onunla oyun oynamaktan zevk alamamamıza, özellikle ergenlik öncesi sağlıklı iletişim kuramamamıza, sonuçta da aynen bir patron-çalışan samimiyetine neden olur, unutmayalım.

Yine bir başka örnek; "kızım ayıp!". Bu "ayıp" kelimesinin İngilizce, Almanca gibi dillerde karşılığının olmaması beni bu dilleri öğrenirken çok şaşırtmış ve çok düşündürmüştü. Çünkü Türkçe'de hakikaten çocuk eğitiminde, sosyal ilişkilerde aşırı sık kullandığımız bir kelimedir ve nasıl oluyordu da bu ebeveynler "hiiiiy, çok ayıııııp" demeden çocuk büyütüyor, bu çocuklar etik değer sahibi, saygılı, nerde nasıl davranacağını bilen ve tuhaftır ki biz Türklerden biraz daha "olgun, sakin, ağırbaşlı çocuklar" olabiliyordu?! Sonra fark ettim ki, "ayıp" aslında sadece yargı içeren, davranışın neden yapılmamasına değil de, "başkası ne der"e odaklı olduğu için yapıcı hiç bir getirisi de olmayan bir kelime. Çok "ayıp, yapılmaz"la büyüyen çocuklar, sosyal yargıya fazla önem veren, etik doğrudan çok sosyal kabule odaklanan yetişkinler oluyor ve bunun sonucu sosyal baskı, sosyal korku, güvensizlik, inisiyatifi eline alamama ve başkasının yönetimine kolayca giriveren (gıkı çıkmayan) bir halk..

"Aman sen karışma evladım" da bu ayıp'ın bir sonraki ve daha teklikeli adımı. "Şşşşt, sus bakiim, büyükler konuşurken araya girilmez" ya da "neden, neden, neden aaaaa yeter be, bi sus" ya da "çok konuşuyorsun, bak x teyzenle konuştuğumu duyamıyorum, sus bakiim". Evet kızımın bizim sohbetimizi bölme, araya girme hakkı ve dahası sohbet önceliği var bizde, çünkü hem onun merakı anında giderilmeden hiç birimiz rahat edemeyeceğiz, kabul edelim, hem de onun yaşı gereği en büyük ödevi "iletişim" şu an, benim ebeveynlik görevim de doğru ve yerinde iletişim kurmasını sağlamak. O nedenle evet sohbet bölünüyor ama 2sn sonra kaldığı yerden devam ediyor, 10dk boyunca "sus, bi dakka, ben konuşuyorum" diye oyalanmaktan daha verimli bence.. Ayrıca çocuğa "sen benim için değerlisin" mesajı verdiği için de kişiliği "bozucu" değil, "kurucu".

Son olarak bir de "hadi!" var ki, bu belki de en kötüsü, hatta ikiz kardeşi "dur kızım, oğlum yavaş!"tan bile beter :) "Hadi kızım geç kalıyoruz", "hadi ama giy ceketini", "aaaaaaa hadi hızlı hızlı.." bu yaş çocuğun doğasına çok aykırı çünkü bu yaşın temel görevi "oyalanmak" arkadaşlar.. Bunu kabul edip buna göre hazırlanmak, gerekiyorsa uykudan feragat edip bir yarım saat erken kalkmak, yavaşlamaktan, hayatı gözlemek ve anlamaya çalışmaktan bir 2-3 yaş çocuğu kadar zevk almaya odaklanmak, nefesinizi, kokuları, sesleri duyumsamak.. Geç kalın demiyorum, planlı olursanız, 2-3 yaşındaki bir çocuğa rağmen hiç bir yere geç kalmıyorsunuz inanın. İnsanı asıl yoran ve şaşıracaksınız ama asıl geciktiren bu "hadi hadi hızlı hızlı çabuk çabuk" halleri (şeytan insanın iki ayağını bir pabuca sokuyor bu anlarda, der büyükler).

Yaşamı daha sakin, daha hissederek, duyumsayarak ve birbirimizle iletişim kurarken, kendimizi ifade ederken dikkatli olarak yaşamak dileğiyle..