Listeyi yediğim her nane ile birlikte devamlı güncelliyorum, akıllanana dek de yazmaya devam edeceğim! Başlık fikrini güzel anne Yeliz'den izin alarak kullanıyorum, sağolsun yüce gönüllülük etti, paylaştı, emeğe saygı lütfen.
25 Mayıs, Tuvalet kitabı: Babanla aynı ismi taşıyan bir çocuğun aldığı tuvalet eğitimi üzerine resimli bebek kitabını görür de kaçırır mı hiç senin bu cadı anan?! Üstelik hikayeyi de tamamen babanın çocukluğuna uyarlamaz mı!? Gelsin babaaa, gitsin lolileeet (tuvaletin bizim evdeki yeni ismi), havada uçuşsun tüm popo, kaka, pipi, sifon kelimeleri, veeee yaşasın cadı annen!
18 Mayıs, 5. yıldönümümüz: 5 yıl önce bugün sevgilimle Fiji'de kumsalda çıplak ayak evlenirken, 5 sene sonraki yıldönümümüzde evde pijamamı bile çıkartamadan günün tamamını ateşli kızımla yatakta Heidi çizgi filminin 564736 bölümünü izleyerek tek başıma geçireceğim hiç aklıma gelmemişti de, akşama başbaşa sushi yeme planımız patladı diye üzülürken eşimin işten paket servis sushi ile eve geleceğini ve beni yatakta elceğizleriyle besleyeceğini hiç hiç düşünememiştim.. Çok seviyorum bu adamı be!
1 Nisan, yo bitch!: Dilimden bi anam anlar, o da yarım anlar durumları vuku buldu ve uykuya dalmak üzere olan kızım bana resmen "bitch" dedi. Bu da oldu be hayat, bu da oldu..
14 Mart, houdini: Kapı kollarına uzanıp açmaya başladığını tuvaletteyken ve klozetin tam karşısında, salonda oturan üç misafirle gözgöze gelince mi öğrenmem gerekiyordu, ey houdini?
6 Şubat 2015, mosa: Üç gündür tam 06.10'da "mosa mosa mosa mosaaaaa" diye haykırarak uyanıyorsun, yatışman 10 dakika sürüyor. Mama desem değil, wasser desem değil, monster zaten ne bilmiyorsun, hiç değil. Delirmek üzereyim, hangi dilde, ne bu mosa? Acilen mosa almamız, yapmamız ya da mosadan uzak durmamız lazım anlıyorum ama ne bu mosaaaaa? (24 Nisan güncelleme: Musli imiş bu Mosa, sabahları babası musli yiyor, Maya da içinden mıncıklıyor, bu sabah "mosa mosa" diyince anca ayıldım ben :) Hey Allahım... 3 ay sonra olayın gizemi şözüldü resmen!)
19 Ocak 2015, baykuş anne: Sen 2,5 seneye yakın hamilelikti, emzirmeydi derken kahvenin tadını unut, sonra siftahı 1/3 kahve, 1/3 sıcak su, 1/3 süt ne olacak canım diyerek yap, tam 36 saat uyku tutmasın! Bir de sabah 7 akşam 9 tıfıl mesaisi var ki, tadından yenmesin. Kahvelere gelesice anan bir daha kahve içer mi, tövbeeee! Daha bunun bir de yarım bardak şarap versiyonu var ya, ona hiç girmiyorum, halim duman, akıllara zarar..
3 Aralık 2014, dondan toka: Süslü pakizem; bu ay üzerine bir kız çocuğu halleri geldi senin. Bir edalar, bir saç savurmalar, bir aynaya gidip kendine baştan ayağa bakmalar derken.. Babanın iş arkadaşlarıyla yediğimiz yemeğin orta yerinde, içerde tek başına mutlu mutlu oynadığın "çekmeceleri karıştırma oyunu"ndan, yanımıza kahkahalar atarak ve başında kafana bant diye taktığın annenin VS dantelli ve şükela string donuyla gelmeyeydin iyiydi. Demek ki elalemin çekmece kilidi kullanmasında varmış bir keramet.
4 Kasım 2014, kayıp yapraklar: Çamurlu ve mutlu domuzcuğum; tüm hafta gezdim sana en su geçirmez tulumu, en yaprak kümelerine balıklama dalası lastik botları bulayım diye. Buldum, aldım, seni astronot gibi giydirdim, doğaya saldım.. Temizlik ve düzen takıntılı bu "1.dünya ülkesi"nde her pazartesi doğanın "temizlenip düzenleneceğini" ve geçen haftadan beri ikimizin de hayallerini süsleyen o küme küme kuru yaprakların yok olacağını nerden bileyim?! Elimizde kova ve tırmık, yapraksız ve çamursuz doğada kalakaldık.
20 Ekim 2014, çikolatalı spagetti: Börtü böcek sevdalım; sonbaharın yağmur sonrası yere dökülen rengarenk yapraklarının üstlerini süsleyen "çikolatalı spagetti"lerini sevdiğin kadar, ananın havuçlu domatesli spagettisini sevseydin keşke. Sözün bittiği nokta burası.
25 Eylül 2014, Oktoberfest: Partilerin aranılan kuşu; bira festivalinde ben hala emzirdiğim sense hala emdiğin için, bu sene de bira içemiyoruz kızım. Bu demek değildir ki, kucağında oturduğun babanın birasına hamle et, masaya dök ve biz peçete ararken dilini masaya dayayıp şap şap bira iç. Olmaz. Bi de üstüne geğir. Ayıp.
10 Ağustos 2014, kaydırağın basamakları: Tazmanya canavarım; son bir aydır artık yürümek demode oldu senin için, her yere koşar adım gidiyorsun. Ama basamak tırmanamadığın ve inemediğin için, anan seni salmış çayıra mevlam kayıra, park ve bahçelerde göz ucuyla seni izleyerek kitap okuyor, laklak ediyor, keyif yapıyordu. Ha artık onu yapamıyor işte. Dün seni kaşla göz arasında kaydırağın tepesinde buldum! Halkı selamlıyor, tebaa'nın aferin ve el şakşaklamasını bekliyordun, doğal olarak. Kendi başına 5 dik basamağı hangi arada tırmandın, benim gözler faltaşı gibi sana koştuğumu görünce kendini nasıl o kaydıraktan attın, kaydın ve toto üstü kuma saplandın?! Sanki "bi dahaaaaa" derken aslında "işte beni koruyan melekler orda" der gibi gökleri işaret ettin bana. Bu oyun parkından sen sağ ben selamet çıkabilirsek bu yaz..
14 Temmuz 2014, havalandık ve konduk: Oyun parklarının aranan şahsiyeti, salıncak sevdalısı uçan kazım; annenin totosu hala o salıncaklara sığabiliyor ama tek eliyle kucağında kıpır kıpır sözde oturan seni, diğer eliyle salıncağın demirini tutarken aniden havalanan bedenlerimiz havada bir kuğu gibi süzülüp yere bir fil gibi çakılınca, meselenin o totonun küçüklüğü değil hava yastıklarının önemi olduğunu öğrendi senin şu salak annen. Neyseki zemin kum, toto yastık, sen de göbeğime konuverdin.
Temmuz başı 2014, şeker de sanmış ilacı: Meraklı meloşum, gözüpek kemirgenim; ananın canına mı susadın evladım? Neden çekmeceleri açıp içini boşalttığın ve çekmecenin içine girip bana "gel, gel" diye el salladığın yetmiyor, illa ki her şeyi kemirmek ve şu sıra hepimizi delirterek çıkmakta olan teee azılarını kaşımak istiyorsun? Yevrum o kondomu kemirme, kemirdiysen de yerine geri koyma, bunlar hassas zımbırtılar, mazallah ananın başına çorap örülebilir ucuna köşesine bir delik açsan. Salak annen bu vesileyle çekmeceleri boşaltmayı ve şevk anlarında kullanılacak muhteviyatı dolap tepelerine kaldırmayı ve kaldırdığı yeri unutmayı, romantizmin içine etmeyi ve daha başka türlü evli insan hallerini de öğrendi, hayırlı olsun.
13 Haziran 2014, tuvalet paniği: Çamaşır makinası sevdalım; bu sıra iyice ayaklandın, banyoya gidip gidip çamaşır makinasına olan aşkını dile getirmek için yanıp tutuşuyorsun. Kaşla göz arasında seni çamaşır makinasının kapağını açmış ve içine girmiş bulduğum yetmiyor, bir de kapının arkasına oturup kapı açılmayınca panik çığlıkları atıyorsun. Anan hala seni özgürlüğe saldığında şu kapıların arkasında durmamayı öğrenemedi ama, sevgili "Yevvvrum" bari sen biraz akıllan, kapının az gerisine otur, anan gibi salak olma, lütfen.
25 Mayıs, Tuvalet kitabı: Babanla aynı ismi taşıyan bir çocuğun aldığı tuvalet eğitimi üzerine resimli bebek kitabını görür de kaçırır mı hiç senin bu cadı anan?! Üstelik hikayeyi de tamamen babanın çocukluğuna uyarlamaz mı!? Gelsin babaaa, gitsin lolileeet (tuvaletin bizim evdeki yeni ismi), havada uçuşsun tüm popo, kaka, pipi, sifon kelimeleri, veeee yaşasın cadı annen!
18 Mayıs, 5. yıldönümümüz: 5 yıl önce bugün sevgilimle Fiji'de kumsalda çıplak ayak evlenirken, 5 sene sonraki yıldönümümüzde evde pijamamı bile çıkartamadan günün tamamını ateşli kızımla yatakta Heidi çizgi filminin 564736 bölümünü izleyerek tek başıma geçireceğim hiç aklıma gelmemişti de, akşama başbaşa sushi yeme planımız patladı diye üzülürken eşimin işten paket servis sushi ile eve geleceğini ve beni yatakta elceğizleriyle besleyeceğini hiç hiç düşünememiştim.. Çok seviyorum bu adamı be!
1 Nisan, yo bitch!: Dilimden bi anam anlar, o da yarım anlar durumları vuku buldu ve uykuya dalmak üzere olan kızım bana resmen "bitch" dedi. Bu da oldu be hayat, bu da oldu..
14 Mart, houdini: Kapı kollarına uzanıp açmaya başladığını tuvaletteyken ve klozetin tam karşısında, salonda oturan üç misafirle gözgöze gelince mi öğrenmem gerekiyordu, ey houdini?
6 Şubat 2015, mosa: Üç gündür tam 06.10'da "mosa mosa mosa mosaaaaa" diye haykırarak uyanıyorsun, yatışman 10 dakika sürüyor. Mama desem değil, wasser desem değil, monster zaten ne bilmiyorsun, hiç değil. Delirmek üzereyim, hangi dilde, ne bu mosa? Acilen mosa almamız, yapmamız ya da mosadan uzak durmamız lazım anlıyorum ama ne bu mosaaaaa? (24 Nisan güncelleme: Musli imiş bu Mosa, sabahları babası musli yiyor, Maya da içinden mıncıklıyor, bu sabah "mosa mosa" diyince anca ayıldım ben :) Hey Allahım... 3 ay sonra olayın gizemi şözüldü resmen!)
19 Ocak 2015, baykuş anne: Sen 2,5 seneye yakın hamilelikti, emzirmeydi derken kahvenin tadını unut, sonra siftahı 1/3 kahve, 1/3 sıcak su, 1/3 süt ne olacak canım diyerek yap, tam 36 saat uyku tutmasın! Bir de sabah 7 akşam 9 tıfıl mesaisi var ki, tadından yenmesin. Kahvelere gelesice anan bir daha kahve içer mi, tövbeeee! Daha bunun bir de yarım bardak şarap versiyonu var ya, ona hiç girmiyorum, halim duman, akıllara zarar..
3 Aralık 2014, dondan toka: Süslü pakizem; bu ay üzerine bir kız çocuğu halleri geldi senin. Bir edalar, bir saç savurmalar, bir aynaya gidip kendine baştan ayağa bakmalar derken.. Babanın iş arkadaşlarıyla yediğimiz yemeğin orta yerinde, içerde tek başına mutlu mutlu oynadığın "çekmeceleri karıştırma oyunu"ndan, yanımıza kahkahalar atarak ve başında kafana bant diye taktığın annenin VS dantelli ve şükela string donuyla gelmeyeydin iyiydi. Demek ki elalemin çekmece kilidi kullanmasında varmış bir keramet.
4 Kasım 2014, kayıp yapraklar: Çamurlu ve mutlu domuzcuğum; tüm hafta gezdim sana en su geçirmez tulumu, en yaprak kümelerine balıklama dalası lastik botları bulayım diye. Buldum, aldım, seni astronot gibi giydirdim, doğaya saldım.. Temizlik ve düzen takıntılı bu "1.dünya ülkesi"nde her pazartesi doğanın "temizlenip düzenleneceğini" ve geçen haftadan beri ikimizin de hayallerini süsleyen o küme küme kuru yaprakların yok olacağını nerden bileyim?! Elimizde kova ve tırmık, yapraksız ve çamursuz doğada kalakaldık.
20 Ekim 2014, çikolatalı spagetti: Börtü böcek sevdalım; sonbaharın yağmur sonrası yere dökülen rengarenk yapraklarının üstlerini süsleyen "çikolatalı spagetti"lerini sevdiğin kadar, ananın havuçlu domatesli spagettisini sevseydin keşke. Sözün bittiği nokta burası.
25 Eylül 2014, Oktoberfest: Partilerin aranılan kuşu; bira festivalinde ben hala emzirdiğim sense hala emdiğin için, bu sene de bira içemiyoruz kızım. Bu demek değildir ki, kucağında oturduğun babanın birasına hamle et, masaya dök ve biz peçete ararken dilini masaya dayayıp şap şap bira iç. Olmaz. Bi de üstüne geğir. Ayıp.
10 Ağustos 2014, kaydırağın basamakları: Tazmanya canavarım; son bir aydır artık yürümek demode oldu senin için, her yere koşar adım gidiyorsun. Ama basamak tırmanamadığın ve inemediğin için, anan seni salmış çayıra mevlam kayıra, park ve bahçelerde göz ucuyla seni izleyerek kitap okuyor, laklak ediyor, keyif yapıyordu. Ha artık onu yapamıyor işte. Dün seni kaşla göz arasında kaydırağın tepesinde buldum! Halkı selamlıyor, tebaa'nın aferin ve el şakşaklamasını bekliyordun, doğal olarak. Kendi başına 5 dik basamağı hangi arada tırmandın, benim gözler faltaşı gibi sana koştuğumu görünce kendini nasıl o kaydıraktan attın, kaydın ve toto üstü kuma saplandın?! Sanki "bi dahaaaaa" derken aslında "işte beni koruyan melekler orda" der gibi gökleri işaret ettin bana. Bu oyun parkından sen sağ ben selamet çıkabilirsek bu yaz..
14 Temmuz 2014, havalandık ve konduk: Oyun parklarının aranan şahsiyeti, salıncak sevdalısı uçan kazım; annenin totosu hala o salıncaklara sığabiliyor ama tek eliyle kucağında kıpır kıpır sözde oturan seni, diğer eliyle salıncağın demirini tutarken aniden havalanan bedenlerimiz havada bir kuğu gibi süzülüp yere bir fil gibi çakılınca, meselenin o totonun küçüklüğü değil hava yastıklarının önemi olduğunu öğrendi senin şu salak annen. Neyseki zemin kum, toto yastık, sen de göbeğime konuverdin.
Temmuz başı 2014, şeker de sanmış ilacı: Meraklı meloşum, gözüpek kemirgenim; ananın canına mı susadın evladım? Neden çekmeceleri açıp içini boşalttığın ve çekmecenin içine girip bana "gel, gel" diye el salladığın yetmiyor, illa ki her şeyi kemirmek ve şu sıra hepimizi delirterek çıkmakta olan teee azılarını kaşımak istiyorsun? Yevrum o kondomu kemirme, kemirdiysen de yerine geri koyma, bunlar hassas zımbırtılar, mazallah ananın başına çorap örülebilir ucuna köşesine bir delik açsan. Salak annen bu vesileyle çekmeceleri boşaltmayı ve şevk anlarında kullanılacak muhteviyatı dolap tepelerine kaldırmayı ve kaldırdığı yeri unutmayı, romantizmin içine etmeyi ve daha başka türlü evli insan hallerini de öğrendi, hayırlı olsun.
13 Haziran 2014, tuvalet paniği: Çamaşır makinası sevdalım; bu sıra iyice ayaklandın, banyoya gidip gidip çamaşır makinasına olan aşkını dile getirmek için yanıp tutuşuyorsun. Kaşla göz arasında seni çamaşır makinasının kapağını açmış ve içine girmiş bulduğum yetmiyor, bir de kapının arkasına oturup kapı açılmayınca panik çığlıkları atıyorsun. Anan hala seni özgürlüğe saldığında şu kapıların arkasında durmamayı öğrenemedi ama, sevgili "Yevvvrum" bari sen biraz akıllan, kapının az gerisine otur, anan gibi salak olma, lütfen.