Ağrı bazen kanserin kendisinden bile daha korkutucu


Kanser tedavisinde "ağrın var mı?" sorusu ihmal edilmemeli!

Türk Algoloji (Ağrı) Derneği Üyesi, Ağrı tedavisi Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Yücel nöropatik ağrıların şeker hastalığında şekerin iyi kontrol edilememesi, vitamin eksiklikleri veya kanser hastalarında tümörlerin sinirler üzerinde baskı oluşturması gibi nedenlerle oluşabileceğini vurguladı. Özellikle Medikal onkologların ve kemoterapi ünitelerinde çalışan doktorların nöropatinin ve nöropatik ağrının erken teşhisi için dikkatli olmaları gerektiğinin altını çizdi.

Nöropatik ağrıların pek çok nedeni olabilir
Ağrı tedavisi uzmanı Prof. Dr. Ayşen Yücel nöropatik ağrıların çok farklı nedenlerle ortaya çıkabileceğini söyleyerek şöyle devam etti; "Nöropatik ağrılar sinir sistemi kaynaklıdır. Sinir sistemindeki herhangi bir hastalık veya problem nöropatik ağrıya neden olabilir. Nöropatik ağrı farklı bireylerde çok farklı nedenlerle ortaya çıkabilir. Örnek vermek gerekirse şeker hastalığında, şeker iyi kontrol edilemediğinde uçtaki küçük sinirler etkilenir ve bu etkilenmenin sonucu olarak da ellerde, ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma şeklinde şikayetler görülür. Bu şikayetler genel olarak nöropatik ağrı bulgularıdır. Kanser vakalarında, tümörün sinir üzerinde bası oluşturmasıyla da nöropatik ağrı oluşabilir. Diğer taraftan, kullandığınız bazı ilaçlar nedeniyle veya vitamin eksikliklerinde de nöropatik ağrı görülebilir."

Kanser hastalarında üç farklı nöropatik ağrı tipi gözlemleniyor
Kanser kaynaklı nöropatik ağrıların üç grupta incelendiğini belirten Prof. Dr. Ayşen Yücel şunları söyledi: "Kanser hastalarındaki nöropatik ağrılar kanserin kendisine veya kanser tedavisine bağlı olarak gelişebiliyor. Üçüncü grup ise;, kanserle ilişkisi olmayan nöropatik ağrıların bu hastalarda da görülebilmesi nedeniyle ortaya çıkabiliyor. Kanser ileri evrelerde bütün sinir sistemine, yani beyin zarlarından omurilik zarlarına kadar yayılabilir. Paraneoplastik sendrom olarak adlandırılan bu tabloda yaygın nöropatik ağrıyla seyreden bir klinik durum ortaya çıkar. Ayrıca tümör sinire, sinir sistemine çok yakınsa oluşan bası nedeniyle çok şiddetli kol veya bacak ağrısı gibi şiddetli nöropatik ağrılar oluşabilir. Bunlar kansere bağlı nöropatik ağrılardır. İkinci grup, tedaviye bağlı nöropatik ağrılardır. Örneğin meme kanseri tedavisinde, ameliyatla alınan memenin yerinde "hayalet (fantom)" meme ağrısı, yani kişinin memesi hiç alınmamış gibi olan bir ağrı olur. Buna cerrahi sonrası nöropatik ağrı denir. Radyoterapi sonrasında da tedavinin neden olduğu yapışıklık veya o sinir boyunca ortaya çıkan hassasiyet nedeniyle nöropatik ağrılar oluşabilir. Kemoterapi sırasında da hastaya kanser tedavisi için verilen birtakım ilaçların neden olduğu nöropatik ağrılar da görülebilir."

Kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar nöropatik ağrıları tetikleyebilir
Ağrı tedavisi uzmanı Prof. Dr. Ayşen Yücel kanser tedavileri ve nöropatik ağrılar arasındaki bağlantıyı şöyle özetledi: "Bir takım kemoterapi ilaçlarının sinir uçlarında harabiyet yapma potansiyelinin olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Elbette kanser tedavisi hayati bir konu olduğu için hastanın nöropati ihtimali nedeniyle tedavisini kesmesi düşünülemez. Dolayısıyla tedaviyi planlayan ve izleyen hekimin bu konuda çok dikkatli olması gerekir. Eğer nöropatik ağrı erken dönemde teşhis edilir ve tedaviye başlanırsa ilerlemesi de durdurulabilir. Hasta aynı anda nöropatik ağrı tedavisiyle kanser tedavisini birlikte sürdürebilir. Nöropati ile nöropatik ağrının birbirinden farklı olduğu da unutulmamalı. Bazı kemoterapi ilaçlarının nöropati oluşturma ihtimali yüksektir ama nöropatik ağrı oluşturma ihtimali daha düşüktür. Nöropatinin ağrısız olmasının getirdiği en önemli sonuç ise gözden kaçma ihtimalinin daha yüksek olmasıdır. Nöropati çok ilerlediğinde maalesef sadece duyu liflerini değil, motor lifleri ve otonom sistemi de etkilemeye başladığında, hastanın yürümesi bozulur, dengesi bozulur. O yüzden medikal onkologların, kemoterapi ünitelerinde çalışan doktorların bu konuda çok dikkatli olması gerekiyor."

Nosiseptif ağrılar nöropatik ağrıları gölgelememeli
Prof. Dr. Ayşen Yücel ağrıların genel olarak 2 gruba ayrıldığını söyledi: "Birincisi nosiseptif ağrı, diğeri ise nöropatik ağrı. Nosiseptif ağrı fizyolojik bir olgudur. Örneğin kolunuzu bir yere çarparsınız, çarptığınız yerde ağrı oluşur. Bu tarz nereden kaynaklandığı, hangi yollarla beyne iletildiği bilinen ağrılar nosiseptif ağrılardır. Nöropatik ağrı ise sinir sisteminin herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. Bizim klinik olarak en çok sıkıntı çektiğimiz ağrı grupları, nosiseptif ağrılarla nöropatik ağrıların aynı anda görüldüğü vakalardır. Nosiseptif ağrılar çok şiddetli olduğu için klinikte bunlar ön plana çıkar ve nöropatik ağrılar arka planda kalabilir. Nöropatik ağrının atlanmasının en önemli nedeni hasta ile hekim arasındaki iletişim sorunudur. Nöropatik ağrıyı diğer ağrılardan ayıran en önemli özelliği karakteridir. Nöropatik ağrılar, hastada uyuşma, karıncalanma, kaşıntı, üşüme gibi belirtilerle seyredebildiği gibi, yanma, sızlama, iğnelenme, batma, elektriklenme tarzında bulgularla da seyredebilir. Hasta nosiseptif ağrısının yanında, bu bulguların ağrı olduğunu düşünmediği için ağrısı var mı, yok mu diye sorulduğunda daha çok nosiseptif ağrıya ait bulguları söyler. Ya da doktor aklına gelip "ayağında uyuşma karıncalanma var mı, yanma var mı" diye sormazsa bu iletişim kazası nedeniyle nöropatik ağrı gözden kaçar."

Hekimler "ağrın var mı" sorusunu kesinlikle ihmal etmemeli
Kanserli hastalarla çalışan radyasyon onkologlarının veya medikal onkologların çok fazla bulguyla karşı karşıya kaldığını belirten Prof. Dr. Ayşen Yücel, "ağrın var mı" sorusunun çoğu zaman ihmal edilebildiğine dikkat çekti: "Uzmanlar bir yandan kanserin kendisine ait bulgularla, bir yandan kanserin tetiklediği bulgularla, bir yandan da tedavinin yan etkileri nedeniyle oluşan bulgularla uğraşıyor. Bu nedenle özellikle de yoğun polikliniklerde, ağrı değerlendirmesi gözden kaçabiliyor. Yani "ağrın var mı?" sorusu belki kanser hastalarında en çok ihmal edilen sorulardan bir tanesi olabiliyor. Halbuki ağrı bazen kanserin kendisinden bile daha korkutucu ve hasta için hayat kalitesini bozan bir bulgu. Bu nedenle hekimlerin ağrıyı ve ağrının tipini sorgulaması, hastanın hayat kalitesini yükseltmek açısından oldukça önemlidir."

YAZAR :

Related Post

İLERİ
ÖNCEKİ
Click here for Comments

0 yorum: