Öğle saatleriydi... Kadın doğum polikliniğin kapısı açıldı ve içeri 60'lı yaşların başında bir hanımla beraber kumral uzun saçlı hoş, genç bir kadın girdi.
Doktor hanım "Hoş geldiniz" diyerek şikayetlerinin ne olduğunu sorduğunda, anne ağlamaklı bir sesle yanıt verdi;
"Aaah ah... keşke benim için gelmiş olsaydık ama kızım için geldik."
Kızının 35 yaşında olduğunu, henüz evlenmediğini ve resim öğretmenliği yaptığını söyledi. "Kızımın atama sonuçlarını beklerken başımıza neler geldi?" diye devam etti.
Öğretmen hanım da ağlamaklıydı; "Ben kendi sağlığıma çok önem veririm doktor hanım ama şoktayım..."
Ailede daha önce bu kötü hastalığa yakalanan kimse yokmuş. Bekar olduğu için de hiç kadın doğum bölümüne muayene olmamış.
HAMAMDA ÖĞRENMİŞ
Fakat memedeki kitlenin fark edilmesi çok ilginç... Bir gün hamama gitmişler, hamamda kese yapan kadın koltuk altındaki kitleyi fark etmiş. Onun üzerine yapılan tetkiklerde meme kanseri olduğu ortaya çıkmış ve acil ameliyat olması gerektiği sonrasında da kemoterapi yapılacağı söylenmiş.
Öğretmenin gözyaşları dinince doktor, ultrasonla muayenesini yaptı. Ameliyat sonrası ilaç tedavisiyle ilgili bilgi verdi ve bunun yumurtalıklarına vereceği zararı, önlem alınmazsa ilaç tedavisi sonrasında bebek sahibi olma şansının çok düşebileceğini anlattı.
Doktor, yumurta dondurma işleminden bahsetti. Anlattıkları arasında anne-kızın en çok dikkatini çeken bölüm "yumurta toplama işleminin vajinal ultrasonografiyle" yapılacak olmasıydı. Çünkü öğretmen hanım bakireydi ve bu işlem sonrasında bekaretini kaybedecekti!
Anne tam ikna olmuş görünmüyordu. Doktor bu işlemin olması için kızlık zarını bozmak zorunda olduğunu söylediğinde anne ciddi tepki verdi.
Doktor, bu işlem sonrasında bekaretini hastanede yapılan işlem nedeniyle kaybettiğine dair resmi yazı da vereceklerini, bu konuda endişe etmelerinin yersiz olduğunu anlattı.
KANSERLİ ÖĞRETMEN BEKARETİ UĞRUNA...
Bir süre sohbet ettikten sonra, anne ve kızı olayın psikolojik şokundan biraz olsun uzaklaşmışlardı, hatta ameliyat sonrası göğüs estetiği ile ilgili bilgi aldılar.
Doktor, yumurta dondurmanın önemini ve böyle bir fırsatın mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini yineledi. "Yumurtaların dondurulacağı için kanseri yenince istediğin bir zamanda çocuk yapabileceksin" diye devam etti.
Operasyon için gerekli tetkikleri tamamlamaları için anneyle kızını yolcu etti. İki üç gün sonrasına da gün verdi...
Beklenen gün geldiğinde anne ve kızı yeniden geldiler ancak bekaret konusundaki fikirleri değişmemişti. Anne, kızının bekaretinin bozulmamasını tercih etmişti. Her ne kadar eğitimli de olsa öğretmen hanım için de bekaret konusu önemliydi.
Güzel öğretmen kanser tedavisini yense bile ömür boyunca çocuk sahibi olamayacaktı. Evleneceği erkeğe bekaretini sunabilecek ancak çocuk veremeyecekti. Hem evleneceği erkeğin hem de kendisinin soyu da devam etmeyecekti...
O YÖNETMELİK ÇIKTI AMA KIZLIK ZARINA TAKILDI
Sağlık Bakanlığı'nın 6 Mart 2010 yılında Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik ile Türkiye'de kanser gibi zorunluluk hallerinde "sperm ve yumurta dondurma" işlemine izin verilmişti. 30 Eylül 2014'te yapılan yeni bir düzenleme erken menopoz riski olan henüz ailesini tamamlayamamış bireyler için de umut kaynağı haline geldi.
Birçok kadını ve erkeği sevindiren, hayata bağlayan o yönetmelik, hayatının baharındaki birçok genç kadın için kabus oldu. İşlem sırasında bekaretin kaybediliyor olması nedeniyle ailelerin çoğu bu işleme izin vermiyor. Hastanelerde ve tüp bebek merkezlerinde dramatik tablolar yaşanıyor...
35 yaşındaki öğretmeni, annesini ve daha birçok vakayı ikna edememenin üzüntüsünü yaşayan Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, toplumumuzda bekaret konusunun hala çok önemli bir tabu olduğuna dikkati çekiyor.
Önyargıları ve toplum baskısının yarattığı bakış açısını değiştirmenin zor olduğunu vurgulayan Op. Dr. Betül Görgen, "Ciddi bir kanser ameliyatı ve sonrasında göreceği ilaç tedavisinin doğurganlık üzerine olan olumsuz etkileri bile bekaret söz konusu olunca önemini yitiriyor. Bu konuda bilgilendirmeler yapılıyor hatta devletin sağlık kurumları da yumurta dondurma işlemini yapıyor ama buna karar veren ya da mecbur kalan kişi bakireyse ne olacak sorusuna yanıt ve çözüm yok. Toplumun büyük bir kısmı sağlık sebebiyle de olsa bekaretin kaybına olumlu bakmıyor" diyor.
TOPLUMUN KANAT ÖNDERLERİ DEVREYE GİRMELİ
Günümüzde pek çok kanser türünün ve özellikle de meme kanserinin genç kadınlarda görülme sıklığı artıyor. Genelde kariyer nedeniyle evlilik ve çocuk planlarını ertelemiş olan bu kadınlar zaten olayın şokunu atlatmaya çalışırken, onlara destek olacak ve doğru yönlendirecek kişilere ihtiyaç duyuyorlar.
Op. Dr. Betül Görgen, bilimle gelenek arasına sıkışan insanlara bir çıkış yolu aralamak için sadece yönetmeliklerin ve uzman doktorların yeterli olmadığını söylüyor. Dini kurumların yetkilileri başta olmak üzere toplumun kanaat önderlerinin bekaretin sağlık nedeniyle bozulabileceği konusunda bir söylem geliştirmeleri gerektiğini vurguluyor. Yaşanan dramın yükünün kadın doğum ve tüp bebek uzmanlarının omuzlarında olduğunu anlatan Op. Dr. Görgen, bu gibi durumlarda sadece hastaya değil, hastanın ailesine de psikolojik destek verilmesi çağrısında bulunuyor.
ÜREME HAKKINA DESTEK
Öte yandan, üreme hakkını her şeye rağmen kullanmak isteyen genç hanımlar ve onlara destek olan aileler de var. Bunun kendilerini çok mutlu ettiğini ifade eden Op. Dr. Betül Görgen, yumurta dondurmanın basit süreci hakkında şu bilgileri verdi:
"Yumurta dondurma işlemi 15-20gün içinde tamamlanan bir süreç ve kanserin ilerlemesine yol açmayan ilaçlarla yapılıyor. Kanser tedavisi bitip günlük hayatına dönen genç kadın kendisini eksik hissetmiyor ve geleceğe umutla bakıyor."
0 yorum: